Çocuk eğitiminde ana noktalardan biri, çocuğun yanlış yaptığı bir davranışı pekiştirmemek adına aynı yanlışla karşılık vermemektir. Örneğin çocuk kardeşine vurdu diye siz de ona vurursanız vurma davranışı pekişir, yanlış olanın ne olduğunu öğrenemez.

Geçtiğimiz hafta çokça kullanılan sosyal medya platformu Instagram, sansür uyguladığı gerekçesiyle kapatıldı.

Sansürü sansürledik.

Sansürün sansürü...

Artık beni hiçbir şey kolay kolay şaşırtmaz derken yine de şaşıracak şeyler buluyorum.

İnstagram’ı en çok kullanan ülkeler sıralamasında, geçtiğimiz yıl verilerine göre 153,6 milyon hesapla Türkiye 2. sırada yer alıyormuş. Ben de o kullanıcılardan biriydim. Yediğimi, içtiğimi, gezdiğimi paylaşımlara ekleyip sürekli etkileşim halinde olmasam da takip ettiğim, kitap, sinema, dizi yorumlarını beğendiğim hesaplar,  okuyup izlemekten keyif aldığım kanallar vardı. Küçük hobilerime dair kayıtlarım da, yemek tariflerim de Instagram sansürü ile birlikte karanlıklarda kaldı.

İlke olarak sansür fikrine karşı olsam da, bizim bu ilkeleri oluşturduğumuz yıllarda koşullar, şimdiki koşulları kapsamıyordu. İnternet, başlı başına düşünülmesi gereken, tartışılması, pek çok argümanın değerlendirmesi gereken bir alan. Her ne kadar düşünce ve ifade özgürlüğü fikrini savunsam da, söz konusu içinde çocuk pornosundan gerçek cinayet sahnelerine kadar her türlü pisliği barındıran internet olduğunda, fikrimi belirtmekten geri duruyorum. Hele ki bu özgür! ortama çocuklarımın istemeden de olsa seyirci olabileceğini bilmek beni dehşete düşürüyor. Çünkü bir yemek videosundan sevimli hayvanlara, sevimli hayvanlardan plaj giyim reklamlarına oradan kim bilir nereye?

Akranlarım ve büyüklerim bilirler; eskiden, bir bilgiye sahip olmak istiyorsanız, o bilgiyi hangi kaynakta bulabileceğinizin bilgisine sahip olmanız gerekirdi. Bir araştırma ödeviniz varsa, diyelim ki Karadeniz’in deniz canlılarını araştıracaksanız, Karadeniz deniz canlılarının anlatıldığı kitabın adını bilmeniz gerekiyordu ki kitabı kütüphaneden talep edebilesiniz. Annelerin yemek tarifi defterleri vardı. Şimdi arama motoruna Karadeniz’in deniz canlıları yazdığınızda size canlıların listesiyle birlikte kaynak kitaplar ve bu kitapların satıldığı siteler listeleniyor. Japon yemekleri yazdığınızda, şeflerin yorumlarıyla birlikte yemek tariflerine ulaşabiliyorsunuz.

Aynı zamanda her türlü kötülüğe ulaşma şansınız da mevcut. İsteyerek veya istemeyerek. İsteyerek ulaşanlar tamamen ceza kanunu kapsamında değerlendirilmesi gereken bir kesim. Bizim derdimiz istemeden bu içeriklerle karşılaşanlarla.

Gazetecilik son sınıfta, henüz yeni yeni işimi yapmaya başladığım yıllarda bir intihar haberi ile karşılaşmıştık. İstemeden bilgileri ve fotoğrafları alıp editörümüze götürdüğümüzde bize, haberi yayınlamayacağımızı söyledi. ‘Ölen kişiye ve ailesine saygısızlık olmasın’ diye. Bu etiğe sahip insanların yönettiği bir algoritma olsaydı, bu ortamda ifade özgürlüğünden bahsedebilirdik. Akli dengesi bozuk bir insanın kendini Kızılay merkezinde boşluğa bırakmasının, bizim haber alma özgürlüğümüzün kapsamında olmadığını bilen bir etik..

Bu noktada olay düşünce ve ifade özgürlüğünden çıkıyor.

Almanya toprakları Einstein’i de çıkarttı, Hitler’i de.

Alimi de zalimi de...

İnternet de insan gibi, aynı donanımda, kullanım şeklinize göre iyi de olabilir kötü de...