Her mesleğin kendine göre zorlukları olduğunu biliriz, ancak kabul etmemiz gerekir ki, bazı meslekler diğerlerine göre daha fazla sorumluluk, bu alanlarda yapılan yanlışlar ise daha büyük sonuçlar doğurur.

Öğretmenlik bunların başında gelir.

Çocuklarımızın dizimizin dibinden, ailenin güvenli sıcağından ayrıldığında ilk karşılaştıkları, gerçek dünyanın ilk temsilcisi öğretmenler, aslında çocuklara ailesi dışındaki insanlar tarafından nasıl karşılandığına dair ilk algıyı da oluşturur. Çocuk, hayattan beklentisini, kendinden beklentisini ilk olarak öğretmeninin kendisine sunduğu çerçevenin içine yerleştirir. Öğretmen tembel derse çocuk kendini tembel bilir, zeki derse, zeki; hayal gücü güçlü derse, hayal gücü güçlü olur; çok dalgın derse, çok dalgın.

İyi bir öğretmen bir çocuğun hayattaki en büyük şansıdır. Bazen iyi bir öğretmen, kötü bir ailenin yarattığı tahribatı bile silebilir.

Bir mimar hata yaptığında, proje kontrol aşamasında ortaya çıkar, üretim yapılan bir fabrikada hata yapıldığında üretimde gecikmeler yaşanır, bir aşçı hata yaptığında damak tadımız bozulur, bir öğretmen hata yaptığında ise bir çocuk yaralanır. Şanslıysa başka bir öğretmen gelip yarayı iyileştirinceye kadar yaralı kalır. Yaralı çocuklar, yararlı yetişkinler olamaz.

Her meslek kolunda vardır, aldığı ücreti beğenmeyip işini baştan savma yapanlar. Düşünebiliyor musunuz bir öğretmen ‘bu paraya ancak bu kadar olur diyecek, ben öğlene kadar çalışırım. Ben 10 çocuğa okuma yazma öğretirim, bu paraya bu kadar’ diyecek?

Yine kasım, yine öğretmenler günü. Öğretmenlerimizi memnun etme yarışında veliler. Veli gruplarında süregelen tartışmalar:

Nasıl bir hediye uygun olurcular,

Ortak bir hediye mi alalım, herkes kendi mi alsınlar,

Kendimiz alsak aynı paraya güzel bir şey bulunmazlar

Öğretmenimiz ne sever bilmiyoruzlar

En iyisi altın alalım, ihtiyacı olursa bozdururcular

Diğer sınıf şunu bunu alıyor, biz de altta kalmayalımcılar.

Bir de maddi değeri olan hediye kabul etmeyen zarif öğretmenlerin, manevi değer için beyin fırtınası yapan kıymetli velileri...

Diğer tarafta ise geçtiğimiz haftalarda birkaç okulda öğretmenlerin kendilerine çay ya da kahve yapmak için elektrikli ısıtıcıları kullanmalarının yasaklanması durumu var. Bu hafta benzer bir haber Konya’dan geldi. Tasarruf tedbirleri gereğince öğretmenlerimize çay yasak!

En iyi ihtimalle günde 6 saat derse girip ortalama 30 çocuğa boğaz patlatarak ders anlatan, teneffüsler de nöbet bölgesine göre değişen konumlarda çocukların zarar görmesini engellemeye çalışan öğretmenlerimize çay, kahve yasak.

Ekonomimizdeki kötü gidişatın önüne geçmek için, teneffüs te içilen çayın kahvenin, soğuk kış günlerinde belki ıhlamurun sağlayacağı tasarrufa gelmeden gözden geçirilesi gereken ne makam odaları, ne makam araçları ve hatta ne makamlar var.

Hediye büyüdükçe öğretmen küçülür, benim şahsi görüşüm budur. Ancak iş artık öğretmenlerimize çay ısmarlama boyutuna kadar geldi...