Çağımızın yeni bir ismi var: post-truth çağı.

İngilizceden çevirisi gerçek ötesi anlamına gelse de asıl anlamı bilginin doğruluğunu değerlendirirken bilimsel gerçekleri değil, inanç ve duyguları kullanmak demek. Doç. Dr. Serkan Karaismailoğlu çok güzel bir ifadeyle açıklıyor kavramı:

‘İnanıyorum, öyleyse gerçek’

Geçtiğimiz haftalar ülkemizin gündemi oldukça yoğundu. Önce çok büyük bir köfteciler zincirinin ürünlerinde domuz eti tespit edildiği, ama söz konusu markanın mahkeme kararı çıkartarak haberin yayılımını engellediği bomba gibi düştü gündeme. Markanın isminin telaffuzu sözde yasak olsa da herkesin aklında tek bir isim vardı. Birkaç gün içinde her ne olduysa akıldakiler yüksek sesle telaffuz edilmeye, konu hakkında çarşaf çarşaf haberler yayınlanmaya başlandı.

Benim aklımda ise hep aynı soru dönüp durdu. Koskoca marka, ürünlerine neden domuz eti karıştırsın?

Bir ticarethane neden sahte ürün satar?

Neden beyan ettiğinin dışında malzemeler bulunur sattığı ürünlerde?

Daha çok para kazanmak için. Bu durumda domuz etinin büyükbaş veya küçükbaş etinden daha ucuz olması gerekir ki değil. İnternette küçük bir araştırma yaparsanız domuz eti fiyatlarına rahatça ulaşabilirsiniz, çünkü ülkemizde yaşayan gayrı müslimler ve gelen turistler talep ettiği için, domuz eti satışı da ülkemizde yasal. Üstelik bahsi geçen yaban domuzu eti, adı üstünde yabanda olduğu için kendisini herhangi bir satış ürününe ekleyebilmek için önce avlamak gerekiyor, ki bu da maliyeti oldukça arttıracaktır.

Haramlar arasında en haram olarak görülen; çünkü alkol, zina, kumar oynamak, insan öldürmek de haramken hiçbiri domuz eti yemenin uyandırdığı etkiyi yaratmaz. Herhangi bir Türk vatandaşına ‘ben birini öldürdüm’ deseniz, ‘ben domuz eti yedim’ dediğinizdeki dehşet ifadesini göremezsiniz. Hal böyleyken, binlerce çalışanı, yüzlerce şubesi olan koskoca bir firma, bu işten kar da elde edemediğine göre neden böyle bir şey yapsın?

Daha fazla kar elde etmek için köftelere kanatlı hayvan, sakatat, tek tırnaklı hayvan, soya, karton kutu, plastik leğen bile karıştırmış olsa hem daha çok para kazanır hem de bu etkiyi yaratmamış olurdu.

Bütün bu haberler yayınladıktan sonra, numunelerde bir karışıklık olduğu ya da numuneye başka bir kaynaktan bulaş olduğu, ya da birinin kasten firmayı batırmak için numunelere domuz eti karıştırdığı, hatta aslında tüm haberlerin yalan olduğu da ortaya çıksa, oldukça büyük bir insan kitlesi yayınlanan ilk habere inanmaya devam edecektir. ‘Köfteci Yusuf’un ürünlerinde domuz eti bulundu!!’

İnanıyorum öyleyse gerçek!

Gerçekten neler yaşandığını benim bilmem mümkün değil. Sadece akıl yürüterek bu kadar mantıksız bir şey olamayacağı görüşünü ortaya atıyorum.

Yaşadığımız zamanlarda, okumak, araştırmak, düşünmek, akıl yürütmek  sadece Google’ın işi. Biz önümüze çıkan, kendi zevkimize göre bize servis edilen haberlere inanmakla mükellefiz.