Yalova’da bu hafta güneş ortalama 08.20 de doğuyor, çocuklarım okula gitmek için 08.10 da, yani güneş doğmadan önce evden çıkmış oluyorlar.
Yalova’nın merkezinde oturuyoruz ve okulları da pek uzak sayılmaz. Civar köylerden, uzak mahallelerden hatta Orhangazi’den gelen çocuklar, güneş doğmadan yaklaşık 1 saat önce yollara dökülmüş oluyorlar. 6 yaşından 17 yaşına kadar çocuklar, karanlıkta sokaklarda.
2016 yılından itibaren Türkiye’de kış saati uygulamasına geçilmiyor. 1700’lü yıllarda mum tüketimini azaltmak amacıyla Avrupa’da ortaya çıkan kış saati uygulaması fikri, halen tüm Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika’da uygulanıyor.
Dünya haritasında açıp baktığınızda yaz-kış saati yapan ülkelerin gelişmişlik ve refah düzeylerini, vatandaşlarına verdiği değeri hemen fark edersiniz. Kış saati uygulamasına geçmeyen ülkeler ise, coğrafi koşulları gereği gerek duymayan ülkeler bir kenara bırakılırsa, Afrika ülkeleri, Arap yarımadası ve Asya ülkeleri. Söylenecek fazla bir söz yok.
2011 -2014 yılları arasında kalıcı yaz saati uygulamasına geçmeyi deneyen Rusya, ülke çapında artan şikayetleri dikkate alarak yeniden sabit kış saat uygulamasına dönmüştür. Yaz saati değil dikkatinizi çekerim, sabit kış saati.
Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaz-kış saati uygulamaları tartışılıyor, gerçekten tasarruf sağlıyor mu, hangi uygulama daha karlı?
Ben bulunduğum taraftan rahatça ifade edebilirim ki, 08.10 da evde çıkacak çocuklarım için 07.00 de kalkıyor, ışıkları açıyor, kombinin ayarını arttırıyor kahvaltı hazırlamaya koyuluyorum. Tasarruf ettiğimize inandığımız ve küçücük çocukları sokaklara saldığımız 1 saat ve öncesinde elektrik kullanımı başlıyor. 8 de işbaşı yapan iş kolları var, bunun için 6 buçuk-7 gibi evden çıkmaları, evden çıkmadan en az 1 saat önce uyanmaları ve ışıkları açmaları gerekiyor. İş yerlerine vardıklarında bile, pencereli ofislerinde aydınlatmalar açılıyor.
Bugün hangi arama motoruna yazarsanız, hangi doktora sorarsanız size insanın biyolojik saatinin ne kadar önemli olduğunu, özellikle küçük çocuklar ve ergenlik çağındaki gençler için yeterli uykunun temel yaşamsal fonksiyonları nasıl etkilediğini, az uykunun, karanlıkta uyanmanın anksiyete, depresyon gibi sonuçlara yol açtığını söyleyecektir. Devletin ana görevlerinden biri de toplum sağlığını korumak değil midir?
Uygulamanın başladığı günden bu yana basına yansıyan tartışmaları araştırdım, inanın bu uygulamanın neden yapıldığına dair ikna olmuş bir kişiyi okumadım. Enerji tasarrufu için yapıldığı söyleniyor ancak uygulama sayesinde daha fazla enerji harcandığına dair çeşitli üniversitelerin raporları da var. Uygulamanın mali tarafı gerçekten benim ulaşabileceğim ve doğruluğunu teyit edebileceğim veriler değil. Ancak toplum sağlığı, ruh sağlığı boyutu, artık gözle görülür, elle tutulur seviyelere ulaştı.
Toplumun her kesiminden tepki gören, haklı gerekçeleri sıralanan, yol açtığı sorunlar uzmanlar tarafından defalarca gözler önüne serilen bir uygulamada neden ısrar edilir?
Ne olursa olsun, 18 milyon 710 bin 265 çocuğu zifiri karanlıkta sokağa dökmekten farklı bir çözüm üretmek gerekmez mi?