İlk gençlik yıllarımı geçirdiğim güzeller güzeli Yalova, üç büyük şehrin ortasında bir vaha gibi, kalabalıktan uzak, akılları işinde gücünde, çocuklarının eğitiminde, akşamları sahil yürüyüşleri yapan güzel insanların yaşadığı, harika bir şehirdi.

Sosyal etkinlikler bakımından pek bir seçenek yoktu; dönemin efsane filmi Eşkıya’yı izlemek için sahilde sinema açılışını bekleyemeyenler İzmit’e gitmişlerdi. Yaz aylarında bolca yapılan konserler, sahil boyunda kurulan kitap fuarları hatırlıyorum.

1999 depreminden sonra altüst olan sadece küçük şehrimiz olmadı. Yıllarca burada yaşayan insanlar, travmalarını ve artık acıyı hatırlatan evlerinin iki kuruşluk karşılıklarını yanlarına alarak gittiler. Devlet Planlama Teşkilatı tarafından yayınlanan bir araştırmaya göre; 2000 yılında doğduğu ilden farklı bir yaşayanların en fazla olduğu illerin başında Yalova geliyordu. Bir başka deyişle Yalova’da Yalovalı kalmamıştı.

Yıllar içinde şehrimizde değişimler değişimleri kovaladı. Küçük bakkallar zincir marketlere, parklar bahçeler AVM’lere dönüştü. Bir zamanlar hayvanların otladığı yeşilliklerin yerlerini lüks siteler alırken şehrimize bir de Üniversite kuruldu.

Bir şehirde üniversite açıldığı zaman, o şehrin sosyo-ekonomik yapısında önemli değişikler yapması beklenir. İçine kapanık küçük şehirlerde hareketlenmeler, öğrenci taleplerine göre yeniden şekillenen çevre, kiralarda artış...

Yeni açıklanan üniversite yerleştirme sonuçlarına göre, tüm bölümlerinde %100 doluluğa ulaşan Yalova Üniversitesi’nin 5790 ön lisans, 8702 lisans olmak üzere 14 bin 492 öğrencisi bulunuyor. 1990 yılındaki Yalova nüfusunun 8 de birinden fazla. Yani üniversite 1990 yılında açılmış olsaydı Yalova da dolaşan her 8 kişiden biri üniversite öğrencisi olacaktı.

Bugün Yalova’nın tahmini nüfusu 312 bin 907.

Üniversite öğrencilerinin geldikleri şehirden tek beklentisi birbirinin benzeri kafeler, birbirinin benzeri kıyafetler satan mağazalar mı?

Şehrimizde kütüphane olsun, pek çok kitabevi olsun demiyorum, kitap alışverişlerinin çoğu internet üzerinden yapılır oldu zaten, yine de kitabın sayfaları arasında elimizi dolaştırabileceğimiz, kokusunu alabileceğimiz mekanlar hoş olurdu.

90’lı yıllarda hiç var olmayan alışveriş merkezlerinden 3 tane açıldı Yalova’ya, yetersiz bir kültür merkezinden bir.  Hadi artık sinema filmleri ücretli platformlar çıktığından beri çok randımanlı değil, tiyatroya gitmek istemez mi bu gençler?

Söyleşi dinlemek, sergi gezmek istemez mi?

Üniversite öğrencisi olmak demek sadece fakültenin uygun gördüğü dersleri okuyup, akademik olarak yeterli görülmek demek değildir. Bir bakış açısı, sanata, bilime, bilimsel çalışmaya dair farkındalık kazanmak, farklı görüşleri, akımları tecrübe etmek, eleştirel olmak demektir. Entellektüel birikim yapmak, hayatı öğrenmek demektir. Yalova’da bunların yapılması için planlanan tek yer kafeler sokağı mı?

15 Bine yakın öğrencinin yaşadığı, üç büyük şehrin ortasında, fiziksel şartların son derece müsait olduğu şehrimizde gençlerimiz için de, kafe dışında bir şeyler düşünsek iyi olmaz mıydı?