Değerli dostlar, bu başlık çok iddialı gibi görünse de işin realitesi bu. Hepimiz biliyoruz ki, Allah Taala bile her hakkı af edebiliyor ama kul hakkını af etmiyor, bu hak, hak sahibiyle helalleşerek çözülebiliyor.
Her ülkede yasalar, vatandaşların haklarını yani kul haklarını korumaya yönelik tasarlanır. Toplum nizamı da bu haklara uyulduğu ölçüde tesis edilir, bunu da herkes bilir ve herke bu hakları savunur. Herke kul hakkının edebiyatını yapar durur.
Şimdi bir de realiteye bakalım, tümden gelimle ilerleyelim. Dünyada süper güç devletler var. ABD, Rusya, Çin vs. Bu devletlerin elinde yetki var, güç var, silah var, her ülkede kurdukları sistemler var. En iyi kul- insan haklarını uygulayabilecek devletler bunlar. Baktığımızda bu devletler ne yapıyor?
Kul haklarını koruyor mu?
İnsanların haklarının bu zalim devletlerce bir anlamı var mı?
Hayır, maalesef hayır.
Ne yapıyorlar, insan hakları, özgürlükler, kaliteli yaşam kelimelerini ağzından düşürmeyen bu devletler biri Filistin’de asırlardan beri yaşayan insanları toptan imha ediyor. Diğeri Doğu Türkistan’daki Türkleri yok ediyor, bir başkası Ukrayna’ya çöküyor. Dün başka ülkelere aynısını yapmışlardı, yarın başkalarına belki bir gün sıra bizde olacak. Dolayısıyla İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini çıkaran bu sahtekarlar, bu beyannameyi toplumları kandırmak ve istila için hazırlamışlar. Bunu çok net yaşıyoruz.
Bir basamak aşağıya inelim. Ülkemizde kul hakları ne durumda?
Siyasi gücü elinde bulunduranlar, Yetkili makamlar, dev firmalar, büyük sermayeler kul-insan haklarına nasıl bakıyorlar?
Her siyasi dönemde “Yemekten” bahsederiz. Bu her dönemde olur. Yerler mi, yemezler mi onu tam gözümüzle görmesek de bu haberleri dinleriz daima. ‘Ateş olmayan yerden duman çıkmaz’ derler. Az veya çok aslı vardır bu haberlerin diye düşünüyorum. Patron işçinin hakkını yer, işçi patronun hakkını. Memur devletin hakkını, devlet memurun hakkını yer. Memur bazen hem devletin, hem de milletin hakkını da yer mi, yer.
Mahallemize, apartmanımıza, evimize indiğimizde bu kul-insan haklarının burada da yendiğini, hatta bu hakları yiyenlerin “minareyi çalan, kılıfını hazırlar” hesabı açıklamaları da vardır.
Şimdi Hz. Ömer için mesai saatinde devlet mumunu, mesai bitiminde kendi mumunu yaktığı rivayet edilir. Bu davranışı da kendi işinde devlet yakıtını kullanmanın binlerce insanın hakkını yemek olduğunu açıklar. Dicle kenarında bir kurt çobanın koyununu kapsa bu çobanın kaybını kul hakkı olarak Allah Ömer’den soracağını söyler.
Şimdi bu hesaba göre kul hakkı yemeyen birini tanıyor musunuz, kendiniz de dahil? Memursunuz, dairede telefonunuzla özel işlerinizi takip ediyorsunuz.
Kimin zamanını çalıyorsunuz?
Gelen vatandaşa kendi kardeşiniz ve samimi dostunuz gelmiş gibi değil de, “Biraz beklesin canım, ne acelesi var” dercesine davranıyorsanız, bu o kişinin hakkı değil mi? Öğretmensiniz, kendi çocuğuna ders ve eğitim verir gibi, hatta bu da yetersiz ben kendimi geliştirip bu emanet çocukları en üst seviyeye taşımam lazım, demiyorsanız maaşınız helal mı?
İmam iseniz, bu cemaat, mahallemin gençleri, kadınları, hastaları, dertlileri, aile sorunluları, kavgalıları, esnaf ahlakı…
Bu sorunların her biri benim sorunum demiyorsanız, “kıl beşi bitir işi” olarak imamlığı görüyorsak, maaşımız aldığımız hazinenin bizde hakkı yok mu?
Evde çocuklarımızın eğitimi, ahlakı, kaliteli ve Müslüman bir nesil olması bize emanet edilen görevlerimiz değil mi?
Bunların ihmali kul hakkı değil mi?
Çevremize verdiğimiz rahatsızlık, küfür, kabalık, saldırganlık, şiddet, kavgacılık gibi davranışlar kul hakkı değil mi?
Bu davranışlar aile içinde olsa bile kul hakkı değil mi?
Değil diyeniniz var mı?
Eskiden evin erkeği rızık peşine evden çıkarken, aile tarafından kapıya kadar uğurlanır, Allah’a ısmarlanır ve aile ile helalleşirdi. Aile içinde bir kul hakkı oluşmuşsa, gidip dönmemek, gelip bulmamak olabilir, helalleşerek ayrılalım derlerdi.
İki dost bir sohbet çayı içtiğinde ayrılırken helalleşirlerdi. Ola ki sohbette bir hak ihlali yapmışızdır diye…
Eee şimdi?
En çok kul hakkı narası atanlar en çok kul hakkı tüketenlerdir. Topluma bakınız, kul hakkı yemeyene kul hakkı yedin demek de bir kul hakkıdır. Gözümüzle net görmediğimiz şeyleri veya kesinliği bilinmeyen konuları çok daha dikkatli takip edip konuşmamız gerekir. Biz önce kendi yediğimiz kul haklarını temizlememiz ve büyük mahkemeye öyle çıkmak için bir çabamız olması gerekirken, biz gözümüzdeki merteği görmeyip, başkalarının gözünden toz çıkarmaya koşuyoruz.
Allah cümlemize feraset, aklı selim, irfan, vicdan ve sıratı müstakim nasip etsin.
Amin.