Dünyanın gündemi Suriye. Neredeyse hiç gündemde yokken birden dünyanın gündeminde düşen ülke Suriye.

 

Herkes İsrail’in katliamlarını konuşurken “Bir gece ansızın” bir devrim yaşandı Suriye’de. Kan dökmeden, halkın sokaklara dökülmesi, rejim muhaliflerinin yanında yer alması, Esad’ın gizli uçaklarla kaçmasıyla başlayan bir devrim.

Halk şaşkın, PKK ve uzantıları bir gecede boşluğa düştü. Afganistan’dan tasını tarağını toplamadan giden Amerika gibi. Bel bağladıkları ülkeler sus pus olmuş, PKK ve elebaşları neye uğradıklarını şaşırdılar. Yer altında tünel şehri kurup köstebek gibi bir hayata bile razı iken, o tüneller de kurtaramadı onları. ABD’nin binlerce tır modern silahları yığdığı bu bölgede ne askerleri ne de silahları bir işe yaramadı, terk edip kaçtılar, kaçıyorlar.

Suriye hapishanelerinde gizli saklı kurulan insan değirmenlerinde binlerce insanı öğüten Esad rejiminde öğütülecek sırasını bekleyenlere hapishane kapıları açılınca, mahpuslar neye uğradığını anlayamadı. Bu kapının açılışı insan değirmenine gidiş mi, özgürlüğe kavuşum mu anlayamadılar.

Bazıları ‘2000 yılında ölmüş Hafız Esad mı öldü’ diye soru sorarken, dünyadan ne kadar uzak yaşadıklarını gözler önüne seren manzaralar medya haberlerine düştü. Aklını, sağlığını, ailesini, geçmiş hafızasını, dünya hayallerini yitirmiş bu mahpuslar dış kapıya çıktıklarına nasıl davranacaklarına bile şaşırdılar. Nereye gideceğini bilemeyenleri, yakınlarını unutanları görenler şaşkına döndü.

Dünyanın en büyük şaşkınlığı kan dökülmeden, direnmeden rejim muhaliflerinin girdiği her yerde halkın arkalarına düşüp başkente kutlamalara koşmasıydı. Kansız bir halk devrimi dünyada pek rastlanan bir durum değildi. Belki Esad rejiminin halkına sürekli savaş açması, onları bombalaması, zorunlu ikamet, yoksulluk, katliam ve korkulu bir hayattan kurtulma heyecanı olarak okunan bir tabloydu bu.

Bu işin serüven özeti. Ama burada Türkiye’nin bir rolünden de dünya bahsediyor elbette. Erdoğan’ın ÖSO mensuplarını derin bir eğitime tabii tuttuğu, halkın örgütlendiği, istihbaratın her alana sızdığı, toplumun bu sonuca hazırlandığı, Esad’la yapılan görüşmelerin sonuç vermediği ve en son olarak da muhaliflerin harekete geçmesiyle bu sürecin ilerlediği söyleniyor. Eğer bu doğruysa ki, şahsen buna ben inanıyorum, Türkiye dünya üzerinde kendini kanıtlayan ülkeler arasında yer almış bir ülke olduğunu biz göremesek de dünya çok rahat görmektedir.

Trump bile daha koltuğuna oturmadan Türkiye’nin bu gücünü ve başarısını net ifadelerle dile getirdi. PKK’nın siyasi temsilcilerinin panik ifadeleri ve hırçınlıkları da gidişatın doğruluğuna işarettir kanısındayım. İyilikle yola gelmeyenlerin anlayacağı bir dilin varlığını da direkt olarak dünyaya duyurdu Türkiye.

Bu süreçte Erdoğan’ın siyasi dehasına şahsen hayranlığım bir kere daha arttı. Suriye halkını bu ülkeye aldığında ve destek verdiğinde birçok cırtlak ses ve bu seslerin siyasi bedellerini ödemesine rağmen, sabırla Suriye halkına sahip çıktı. Bazıları Suriyelilerin yük olduğunu, bazıları demografik yapımızı değiştireceğini, bazıları ekonomimizi sarstıklarını vs. söylüyorlardı. Gelinen noktada dün bağrışanlar şimdi, sanayimiz, hizmet sektörümüz vs. çökecek, çalışacak eleman bulamıyoruz, bunları birden göndermeyin, durdurun Suriyelileri diye bağırmaya başladı.

Ayrıca Suriyeliler ülkemizde Türkçe’yi, kültürümüzü, geleneklerimizi, eğitimimizi alarak ülkelerine dönerken, aslında biz onların demografik yapılarına dokunmuş olduk. Her biri Türkiye hayranı olarak ülkelerine dönerken, dualarından da düşmeyen bir ülke konumumuzu da görmezden gelemeyiz.

Erdoğan’ın bu feraseti, sabrı, azmi ve başarısı dünyayı bir kere daha kendine hayran bıraktı. İsrail bir avuç Gazze’ye kendini yıllardan beri kabullendiremeyip binlerce insanı katlederken, düşmanlıkları yeniden filizlendirip, dünyanın düşmanı olmuşken, Türkiye dünyaya en insani bir duruşu sergileyerek İslamafobi üretenleri de tuş etti. Silahla başarılamayacak başarıyı en maliyetsiz, en sessiz, en insani yollarla becerdi.

Bazıları Suriye’yi Türkiye’nin plaka şehirlerine eklese de, eklemese de, artık Suriye Türkiye’nin Kıbrıs gibi bir kardeşidir. On yıldır bu ülkede Suriyeli düşmanlığı yapan pervasızlar en çok üzülenlerdir. Suriye’deki bu Türkiye hayranlığı tüm İslam coğrafyasında hakim olduğunu ömrümüz yeterse hepimiz göreceğiz. Birilerinin üzüntüleri artarak devam edecektir. Süreç bugün hoş ilerlese de yarının da bu tempoyla devamına dua ederiz.