Kainatta ezeli ve ebedi olan Allah Taaladır. Bunun dışında dünyada ve kainatta her şeyin fani olduğuna inanmaktayız. Bu inancımızı da yaşayarak pekiştiriyoruz, her doğan ölüyor, her yeni eskiyor, her var olan bir gün yokluğa koşuyor.
İnsanın diğer varlıklardan farklı tarafı vardır. K. Kerimde Yüce Rabbimiz insanı “eşrefi mahluk / yaratıkların en şereflisi”, başka bir yerde yer “yüzünün Halifesi” olarak tanımlar. İnsanın günah ve sevap işleme yetenek ve iradesi olması hasebiyle de hiç günah işlemeyen meleklerden de daha üstün olabileceği vurgulanır inancımızda. Bu tanımlamalar insanın değer ve kıymetini izah için yeterli olsa gerek.
İnsanın dünyada, belki de uzay araştırmaları sonrasında kainatta çok önemli bir fonksiyonunun olduğuna şahit olacağız. Bu günkü gördüklerimizde hayatı kolaylaştırma veya zorlaştırma konusunda en etkin rolü insanın aldığını görüyoruz. Bu rol elbette bir sorumluluk da getirmektedir insanoğluna.
Bu nedenle Allah insanı sorumluluk sahibi yapmış, dağların kaçtığı sorumluluğu insan kabul etmiş ve bu yükün altına girmiştir. Allah insana iki yön vermiştir. Bir yönü bedensel, diğer yönü ruhsaldır. Bedensel yönü dünyadaki uzantısı ve temsiliyetidir. Ama asıl kalıcı olan yönü ruhsal tarafıdır. Ruhsal tarafı ise ahiretle, ebedi hayatla ilgilidir.
Dünya hayatının kısıtlılığı, geçiciliği, rüya alemi, gölge oluşu insanlık felsefesinde sürekli insanı meşgul etmiştir. İslam inancımıza göre “Dünya ahiretin ekeneği- tarlasıdır.” Dolayısıyla dünyadaki kazançlar, elde ettiklerimiz, biriktirdiğimiz her şey birer gölge ve rüya alemidir. Asıl kalıcı hayat ise ahiret hayatıdır. İşte bu hayat insanı sonsuzlaştıran hayattır.
Bu inancımızın gereği, İslam’ın ruhuna inen Müslümanlarda ciddi değişimler ve bakış açıları oluşturmaktadır. Kendini sonsuzlaştırmak isteyen ve bu sonsuz hayatı mutlu geçirmek için kısacık bir ömrü kendisi, ailesi ve toplumu inşa için feda eder. Her zerrecik güzel işin kaydedilip, uhrevi bir sermaye olarak tasarruf bankasında biriktiğini bilir mümin. En küçük kötülük ve olumsuzluk da kötülük birikim bankasında saklandığını, onun da bu uhrevi hayattaki hayatı mutsuz kılacak birikimler olduğunu bilir.
İşte bu inancımız bizi dünyadaki hayat tarzımızın şekil ve şemalını oluşturur. Hatta kendi hayatımızın çok düzgün olmasının yetmeyeceği, çevremizde kimler varsa onlarda da bu değişimi sağlayıp dünya ve ahiretlerini huzura dönüştürmeleri de iyilik tasarruf hanemizde de kaydedileceğini sağlar. Bu azimle insan hayatını Allahu Taalanın bu çerçeve hayatına sığdırmaya çalışır.
Sonsuzluk aslında, kötü insan için de var, iyi insan için de vardır. Yani her insanın ahiret hayatı sonsuzdur. Bu sonsuz hayatı insanın kendisi mutlu ve mutsuz olmasını kendisi sağlar.
Bu nedenle dünyanın debdebesine kanıp, ahiretin sonsuzluğunu feda etmemek için bu materyalist ve kapitalist hayat tarzına karşı direnmek, İlahi buyrukları hakim kılmak yegane hayat felsefemiz olması lazım diye düşünüyorum.
Kalın sağlıcakla.