Vahşilik hayvanlara mahsus bir özellik olarak görülse de günümüzde dünya üzerinde insanlığını kaybeden şahıs veya toplumların da vahşileşip hayvanlaştığını canlı gözlerimizle kerelerce görmekteyiz.

 

Ormanda evi, parkı, savunması olmayan hayvanların bile zor durumda kaldıklarında vahşiliklerini kullandıklarını görmekteyiz. Bunun haricinde avlarına bile dokunmadıklarına şahidiz. Hatta kedi ile köpeğin, köpekle tavuğun vs. çok barışık olabildiklerine de şahit olabiliyoruz.

Ama insan?

Heyhat…

Dünya üzerinde İslam’ın hilafet ve hakimiyeti kalktıktan sonra dünyayı, porsukların, çakalların, sırtlanların, tilkilerin paylaştığını ve her gün bayram yapar hale geldiklerini görüyoruz. Bir köşede hasta yatan aslanın iyileşmemesi için her türlü mikrop ve zararlı gıdaları aslanın yanına bırakır gibi İslam alemi ve özellikle Türk milletimizin uyanmamasına, hasta kalmasına çok özen göstermektedirler.

Yıllardır Myanmar’da, Hindistan’da, D. Türkistan ve Çin’de, Batı Trakya’da, Filistin’de, Somali, Yemen, Sudan gibi bir çok İslam coğrafyasında bu zulüm ve katliamlarını sürekli görüyor ve yaşıyoruz. Sistematik olarak yok etme süreçleri yaşıyoruz. Bu ülkelerin aç, susuz, evsiz, güvensiz ortamlara layık görülen bu insanlar, insan olarak bile muamele görmemektedir. Daha acı olanı, bu zulüm ve insanlık dışı vahşet Müslümanlar arasında da kader, normal bir süreç olarak görülmeye başlandı. Artık Müslüman ve vicdanlı insanlar da duyarsız, uyuşturulmuş hale dönmüşler, “onların kaderi bu” mantığı ile bakılmaktadır. Allah ıslah etsin bizi.

Biz de mi vahşileştik ne?

Peki ne yapacağız, bu kadar güçle nasıl savaşacağız?

‘Bizim gücümüz bunlara yetmez’, ‘İdareciler savaşsın’, ‘Biz de gidip savaşalım’ gibi uydurma mazeretlerle herkes sorumluluklarının üzerine yorganı örtüyor. Halbuki bir BOYKOT olayı bile dünyayı dize getirecek, kapitalist ve paraya tapanların ilahını devirmeye yetebilir. İslam toplumlarının tamamı bu zalimlerin pazarıdır. Bu pazarda bir aylık, bir yıllık değil daimi olarak Siyonist imalat ve ürünleri terk edilse, Siyonizm ve kapitalizm sayemizde bu kadar güçlü de olamazdı, bu kadar saldırgan da olamazdı.

Müslüman Amerikalı boksör, Mike Tyson, CNBC televizyonunda şöyle bir demeç vermişti;

“Biliyorsunuz aylardır Filistin topraklarında işgalci faşist İsrail rejimi tarafından bir soykırım gerçekleştiriliyor, dünyanın gözü önünde 10 binlerce çocuk, kadın, masum insan hayatlarını kaybetti ve kaybediyor, buradan faşist barbar İsrail rejimine karşı direniş gösteren dünya halklarına şunu söyleyeyim.

Bir boksör ringe çıktığında dakikalarca dövüşür, yumruk yer ve yumruk atar. Bazen bu o kadar uzar ki 11. raunda kadar yılmadan yumruk sallarsınız. Seyredenler bu yumrukların bir işe yaramadığını sanır. Çünkü rakip hala ayaktadır ve sürekli güçlü olduğu izlenimi vermeye çalışır. Ama boksörler bilir ki işin aslı öyle değildir. 11 raunt boyunca atılan o yumruklar aslında o son yıkıcı vuruşa hizmet eder ve zamanı geldiğinde, o son asil yumruk karşınızdakini yere devirir.

İsrail'e karşı verdiğimiz direnişin işe yaramadığına bizi inandırmaya çalışanlara aldırmayın. İsrail’in ne kadar güçlü yıkılması imkansız bir rakip olduğunu göstermek isteyen şeytana inanmayın. Attığımız her yumruk onu yere yıkacağımız son yumruğa hizmet ediyor. Yılmadan, yıkılmadan direneceğiz, boykota devam ediyoruz, direnişimizi sürdürüyoruz. Bu direnişe katılan her renkten, her ırktan, her dinden insana saygı duyuyorum. Lütfen yılmayın son yumruğu düşünün, hiçbir kötülük sizden güçlü değildir.”

Mike Tyson 4 kez sözü kesilmek istenmesine rağmen bu sözlerini yayında tamamladı. Aslında ümitlerin kırılmadan sadece İsrail’in savaşı durdurmasına kadar değil, zalim devletlerin, şirketlerin mallarını kullanmamak - BOYKOT bizim hayat tarzımız olması gerekir. Çünkü geçmişten beri onların mallarını satın alarak onları güçlendirip, başımıza bela eden bizleriz. Kötü de olsa kendi ürünlerimizi kullanabilseydik bu gün bu vahşi davranışlara maruz kalmazdık. Daha kaliteli ürünleri de üretecek durumda olurduk. Son yirmi yılda bunun örneklerini bazı alanlarda yaşıyoruz. Alış verişlerimizde seçici ve bildik ürünlere yönelmemiz gerekir. Bu bizim en büyük ve müessir savaşımızdır.

Tam bir yıl oldu İsrail çocuk, kadın, yaşlı, hayvan, doğa demeden her şeyi yok ediyor. Talan ediyor, insanlar yaralı, organlarını kaybetmiş, yatalak hale gelmiş binlerce insan var. Bu vahşilikle de izah edilemez. ‘Esfele safilin’ dediğimiz çukurun en derin çukurluğu, hayvanın en adisinden daha adice bir davranış bu.

Dünyanın Medeni! Ülkeleri de seyretmiyor, destekliyorlar. Osmanlı ve Türk-İslam medeniyeti dünyadan çekildikten sonra dünyada ne Müslümanlar, ne insanlar, ne hayvanlar ne de tabiat huzur bulamaz oldu. Kendi rahatları için yemedikleri nane kalmayan bu insan kalıplı adi varlıklardan dünyayı kurtarmak yine İslam Medeniyetinin hakimiyeti ile mümkün olacaktır.

Vahşi İsrail in işgalci ve yayılmacı hedeflerine seyirci kalan ferasetsizlere bakmadan bu vahşetle her türlü savaşı, cihadı verip en azından çocuklarımıza huzurlu bir dünya bırakmamız lazımdır. Bir yıldır taş üstünde taş, gövde üstünde baş, insan karnında aş bırakmayan İsrail ve benzerlerini asla unutmadan mücadele etmek gerek.