Nasreddin Hoca’nın evine bir gece hırsız girer, neyi var neyi yoksa çalar. Ertesi gün ahali başlar söylenmeye:

-Kapın çok eskiydi, değiştirseydin keşke,

-Köpek alsaydın böyle mi olurdu?

-Bu kadar derin nasıl uyudun, hırsızı nasıl duymadın?

Canına tak eden hoca;

‘Tamam anladım benim kabahatim çok ama hırsızın hiç mi suçu yok?’

Bu bir fıkra değil, bu bir öngörü, bu kısadan hisse, bu acınacak halimizin özeti.

Her gün yeni bir dehşet haberi gelip gündemimize oturuyor. Olayların acısı yetmezmiş gibi, olaylar üzerine yapılan açıklamaların da acısını yaşar olduk.

Birkaç gün önce, akla hayale gelmeyecek şekilde katledilen gencecik kızlarımızla ilgili, bir profesör, bilim ışığında gençler yetiştirmesi beklenen bir öğretim görevlisi, bilim neferi çıkıp diyor ki ‘eğer bu kızcağız İslam hassasiyeti ile yetiştirilmiş olsaydı, kendisine namahrem olan bu katille hiç tanışmayacaktı’

Beyefendi acaba katilin neden İslam hassasiyeti ile yetiştirilip yetiştirilmediğini irdelemiyor? Sonuçta İslam sadece kadınlara ait bir din değil. Beyefendi daha iki gün önce taciz yüzünden 28 gün yoğun bakımda kalıp yaşam savaşını kaybeden 2 yaşındaki bebeğin, hangi İslami hassasiyete aykırı davrandığını düşünüyor?

Kıyafeti mi uygunsuzdu, emziği mi yanlıştı?

Ya da kendilerine namahrem olmayan kocaları tarafından evlerinde, ailelerinin yanında, çocuklarının önünde sokaklarda öldürülen kadınlar için görüşü nedir?

Ya durakta otobüs beklerken öldürülenler?

Yolda yürürken  taciz edilenler?

Bir grup sapkın erkekten korunmak için kadınlar evden çıkmasın, kadınlar görünmesin, kadınlar yürümesin. Beyefendi demek istiyor ki sanırım, ‘biz kendimize mukayyet olamıyoruz, kadınlar bizi yolumuzdan saptırmasın’

Son zamanlarda yaşanan bu olaylarda dikkat ederseniz faillerin hepsi Müslüman. Hatta ve hatta bir tanesi küçücük yavrunun bedenini dere yatağına attıktan sonra eve dönüp namazını kıldığını itiraf ediyor. Allah kabul etsin!!!

Neden sorgulanmıyor, bu adamlar İslami usullere göre yetiştirilmiş mi, bir Müslüman böyle mi davranır? Diyelim kadın açık giyindi, diyelim kadın gece dışarı çıktı, diyelim kadın kocasına karşı geldi, size ne? Yazarken iğreniyorum, bu sapkınlığı bir de İslamiyet ile bağdaştırmaya çalışanlar var.

Bir de idam gelsin, şeytan batının kanunları gitsin diye bağıran bir grup var. İdam yoksa da müebbet var. Neden hapiste olması gereken adamlar dışarıda avcı gibi geziyor. Bu katillerin hepsinin sabıkası var, bazılarını akıl hastalığı geçmişi var, kocası tarafından öldürülen kadınların şikayet dilekçeleri var. Neden uygulanmıyor o zaman kanunlar gerektiğince. Hapishaneler ağzına kadar doldu deniyor, şartlı salıverilenler çıkıp dışarıda kadınlara saldırıyor.

Burada köşe yazmaya başladığım ilk zamanlarda, devletin varlık sebebi ile ilgili fikirlerimi, tarihsel kaynaklardan da yararlanarak dile getirmiştim. Tekrarlıyorum: devlet bir üst akıl olarak, düzeni sağlamak, kanun koymak, koyduğu kanunları uygulamak, o devlete tabi olan halkın daha iyi yaşamasını sağlamak için vardır. Devlet yol yapar, altyapı yapar, eğitim, sağlık ve en önemlisi güvenlik hizmeti verir. Vatandaş ise devlet bu hizmetleri sağlayabilsin diye vergi verir. Devlet eğer güvenlik hizmetini yerine getiremezse vatandaşlar kendi güvenliklerini sağlamak için çalışırlar. Daha da korkuncu, devlet eğer adalet hizmetini yerine getiremezse, vatandaş kendi adaletini sağlamak için gerekeni yapar. Defalarca suç işlemiş, hapislerde çürümesi gereken katiller, sapıklar çocuklarına zarar veren insanlar, adaleti kendileri oluşturur.

Allah beterinden korusun cümlesinde geçen daha beter günler de, herkes kendi adaletini sağlamaya çalıştığı zaman gelecektir.