Mimarlarımızı tanıtıma başladığımızdan bu yana tarihimizde izler bırakmış adları çok anılmamış, Mimar Sinan’ın ardından yetişenlerden bir tanesi de Kasım Ağadır.

Hayatı ve yaptığı binalar hakkında fazla bilgi yoktur. XVI. yüzyılın sonlarına doğru Mimar Sinan’ın yanında yetişen ustalardan biri olmalıdır.

Sinan’ın ardından klasik Osmanlı mimari geleneğini sürdüren Dâvud Ağa, Dalgıç Ahmed Ağa, Sedefkâr Mehmed Ağa silsilesinin XVII. yüzyılın ilk yarısındaki halkasını Mimar Kasım Ağa teşkil etmiştir. Bazı hayratı ile vakıflarının Arnavutluk’ta oluşu yanında Köprülüler ailesiyle yakın dostluğu onun Arnavutluk’tan geldiğini belli eder. Devşirme olduğu söylenmekteyse de 1050 (1640) yılına ait Defter-i Evkāf-ı Mimarbaşı Ağa’daki kayıtlardan öğrenildiğine göre babasının adının Ali oluşu en azından birinci kuşaktan devşirme olmadığını gösterir. Aynı kaynakta Sinan isminde bir kardeşiyle evkafına mütevelli yaptığı Hasan Çelebi adında bir yeğeni bulunduğu da kayıtlıdır.

Kasım Ağa’nın hayatı, Sultan İbrâhim ve IV. Mehmed döneminin karışıklıkları içinde iniş ve çıkışlar göstermektedir. Sultan İbrâhim’in sadrazamı ve kendisi gibi Arnavut asıllı olan Kemankeş Mustafa Paşa’nın yakını olan Kasım Ağa, bu vezirin 1054’te (1644) idam edilmesi sırasında onun diğer yakın dostlarıyla birlikte hapsedildi, mimarbaşılıktan uzaklaştırıldığı gibi mallarına da el konuldu, yerine Meremmetçi Mustafa Ağa getirildi.

Hatta Kemankeş Mustafa Paşa’nın yakın dostu olması sebebiyle idamı düşünülmüşken yakınlarından olup Cinci Hoca diye tanınan padişah hocası Hüseyin Efendi’nin ricasıyla idamdan kurtuldu ve 1054 Cemâziyelâhirinde (Ağustos 1644) Gelibolu’ya sürgün edildi.

Kısa bir müddet sonra yine Cinci Hoca’nın aracılığı ile affa uğrayıp İstanbul’a döndü, evinde herkesten uzak yaşamaya başladı. Bu sırada Sultan İbrâhim, Hassa mimarı Mustafa Ağa’dan evvelce Üsküdar Sarayı’nda Mimar Kasım’ın yaptığı ahırın bir benzerini yapmasını istemiş, 1054 Ramazanında (Kasım 1644) tamamlanan binaya 10.500 kuruş sarf edildiği öğrenilince Kasım Ağa’nın daha önce inşa ettiği büyük ahırların 3050 kuruşa mal olduğu anlaşılmış, bunun üzerine Kasım Ağa tekrar mimarlığa getirilmiştir (1055/1645).

Mimar Kasım Ağa, Vâlide Kösem Sultan’ın kethüdâsı Arslan Ağa öldüğünde ondan kethüdâlığını istemiş, ancak bu talebi kabul edilmemişti. Kösem Sultan’ın ölümünden iki ay kadar sonra 1061 Zilkadesi (Ekim 1651) başlarında Turhan Sultan’ın kethüdâsı azledildiğinde Dârüssaâde ağasının iradesiyle vâlide kethüdâlığına getirildi. Fakat Turhan Sultan’a sadrazamlık için Köprülü Mehmed Paşa’yı tavsiye etmesi Gürcü Mehmed Paşa tarafından öğrenilince Köprülü Köstendil’e sürüldü, Kasım Ağa da kethüdâlıktan uzaklaştırılarak malları müsadere edildi ve Yedikulehisarı’ndaki Kanlıkuyu Zindanı’na atıldı.

Bir müddet sonra ailesinin barınması için evi geri verildiyse de kendisi Kıbrıs’a sürgün edildi. Çağdaşı Evliya Çelebi’nin verdiği bilgiye göre bir vesileyle affa uğrayarak İstanbul’a döndü, Üsküdar’da Sadrazam Süleyman Paşa’nın konağında kaldı. Bu arada yine siyasetle uğraşmaya başladı ve sonunda hemşerisi Köprülü’nün sadrazamlığa getirilmesi gerektiğini Turhan Sultan’a kabul ettirdi.

Vefatı hakkında kaynaklarda bilgi bulunmayan Kasım Ağa’nın kabrinin Karacaahmet’te Miskinler Tekkesi caddesiyle Şehitlik Mescidi civarında olduğu ve mezar taşında “sermi‘mâr-ı Hazret-i Şehriyârî Kāsım Ağa bin Ali, vefat tarihi 1036” (1627) yazıldığı bilinmektedir (Behcetî, s. 35).

Mezar 1957’de çevrede yapılan yol çalışmaları sırasında yerinden sökülerek Fâtih Camii hazîresine taşınmışken 1959’da yeniden Karacaahmet Mezarlığı’na getirilmiştir. Bir lahit ve iki şâhideden oluşan kabir, mezarlığın Kadıköy’e inen caddeye açılan Karacaahmet Türbesi’ne yakın girişinin iç tarafında yirmi adım kadar ileride sol yandadır.

Kasım Ağa’nın, mezar taşında verilen tarihten çok daha sonraları vefat ettiği bilindiğine göre bu tarih yanlıştır. Ancak mimarın sağlığında mezarını hazırlattığı ve üzerine kabrin yapıldığı tarihin yazıldığı ileri sürülmektedir. Ayrıca aynı tarihlerde yaşamış Kasım adında iki Hassa mimarının olduğu şeklinde bir ihtimal varsa da buna inanmak çok zordur.