Mimarlarımıza başladığımızdan buyana tarihimizde izler bırakmış adları çok anılmamış, Mimar Sinan’ın ardından yetişenlerden bir tanesi de Kasım Ağa’dır.
Kasım Ağa’nın Berat yakınında Temurince köyünde; cami, imaret, han ve çeşmelerden meydana gelen külliyesinden başka, Berat’ta 1054’te (1645) kitâbesi Evliya Çelebi tarafından nakledilen bir çeşme yaptırması, yine Arnavutluk’ta İşbad denilen yerde evkafına ait arazi bulunması, ayrıca 1048’de (1638) Berat’taki arazisinin kaydının görülmesi, bölge ile yakından ilgisini gösterir.
Bunların yanında Batı Trakya’da Gümülcine yakınında bir köprüsü olduğu belgelerden öğrenildiği gibi İstanbul içinde Aksaray ile Şehzadebaşı arasında bir medrese vakfettiği de bilinmektedir.
Ankaravî Medresesi ile Hoşkadem Mescidi civarında yer aldığı anlaşılan ve bugün bölgedeki Mimarbaşı sokağının yerinde veya yakınında bulunması gereken medrese XIX. yüzyılın sonlarında veya XX. yüzyılın başlarında büyük yangınlarda ortadan kalkmıştır.
Mübahat Kütükoğlu tarafından yayımlanan bir belgede, medresenin çok harap durumda ve on iki odadan oluşan bir binadan ibaret bulunduğu, havasız ve güneş almaz bir yerde olduğundan rutubet içinde kaldığı, tamiri imkânsız ve öğrenci barındırılmasına uygun görülmediği kaydedilmiştir.
Mimar Kasım Ağa’nın görevde kaldığı süre içinde yaptığı binalara dair açık bilgi yoktur. İkinci tayinine imkân hazırlayan ahırlar ise bugün ortada olmadığı gibi önemli bir eser de sayılmazlar.
Fakat Kasım Ağa’nın mimarbaşılığı süresince pek çok bina inşa edildiğinden bunların hepsinde olmasa bile bir kısmının yapımında veya projelendirilmesinde hizmeti olmalıdır.
Ayrıca kendi vakıflarından olan Arnavutluk’taki külliyesinin ve Berat’taki çeşmeleri, hamamı, Garmiş köyündeki külliyesiyle, Gümülcine yakınındaki köprünün mimarı muhakkak ki kendisidir.
Sadrazam Kemankeş Mustafa Paşa’nın İstanbul Karagümrük’te kiliseden çevirdiği Odalar Camii ile Karaköy’deki küçük caminin yapımında da bir payı olmalıdır.
Yine aynı paşanın Çarşıkapı’da ki, istimlâk edilerek kabriyle birlikte ortadan kaldırılan medresesinin de onun eseri olması muhtemeldir.
Kasım Ağa’nın mimarbaşılığı döneminde inşa edildiği bilinen Türk sanatı bakımından değerli iki eser Topkapı Sarayı sınırları içinde yer alan Revan ve Bağdat köşkleridir. Gerek mimarileri gerek iç süslemeleri bakımından Türk sanatının birer şaheseri olan bu yapıların saray sınırları dahilinde bulunmasından dolayı Hassa baş mimarıyla yakın bağlantıları olması gerekir. Yine saray sınırları içinde deniz kıyısında yer alan, esasında II. Bayezid döneminde yapılmış olmakla beraber Sultan İbrâhim zamanında büyük ölçüde değişikliğe uğrayarak restorasyonu gerçekleştirilen Sepetçiler Kasrı ile bu yıllarda inşa edildikleri bilinen Üsküdar’da Kösem Sultan adına yapılmış Çinili Cami ile onun evkafından olan Büyük Vâlide Hanı, Cinci Hoca’nın Safranbolu’daki hanı, hamamı ve İstanbul’daki sarayı, Kemankeş Mustafa Paşa’nın Doğu Anadolu’daki hayratı ve daha pek çok eser onun zamanında inşa edilmiştir.
I. Mustafa 1639’da öldüğünde o tarihe kadar yağhâne olarak kullanılan Ayasofya’nın vaftizhânesi de Kasım Ağa tarafından türbe haline getirilmiş olmalıdır. Klasik üslûpta güzel bir Osmanlı eseri olan Babaeski Köprüsü ona yakıştırılırsa da bu görüşü destekleyecek bir dayanak yoktur.
Kasım Ağa’nın hangi tarihlerde Hassa başmimarı olduğu da kesin olarak anlaşılamamaktadır.
Bu makamdaki mimarlara dair Şerafettin Turan’ın düzenlediği listede 1036 (1627) ve 1043’te (1633-34) Mimarbaşı Mustafa Ağa, 1062’de (1652) Ahmed Ağa gösterilmektedir. Kasım Ağa’nın bunların arasında görevden azledilip sonra tekrar aynı makama iade edildiğini düşünmek gerekir.