Amerikalı suç psikoloğu Philip Zimbardo 1969 yılında bir araştırma yaparak ilginç sonuçlara ulaşmış.
Zimbardo, çalışmasında toplumun suç oranının yüksek ve maddi durumun kötü olduğu Bronx bölgesini ve yüksek yaşam standartlarına sahip olan, daha ayrıcalıklı kesimlerin yaşadığı Palo Altobölgesini esas alarak, bu bölgelere 1959 model, plakasız ve kaputu aralık birer araba bırakmış. Arabaların bırakılmasından üç gün sonra Bronx bölgesindeki arabanın tamamen yağmalandığı ve çok kötü halde olduğu görülürken Palo Alto’daki araca kimse dokunmamıştır bile. Bunun sonucunda Zimbardo ve birkaç yardımcısı sağlam olan aracın yanına giderek ve bir alet yardımıyla araca zarar vermiş. Birkaç darbeden sonra Palo Alto’da yaşayan insanlar da araca zarar vermeye başlamış ve bir süre sonra otomobil büyük hasar almış. Bütün deneyin neticesinde Philip Zimbardo şu sonuca ulaşmış: “İlk camın kırılmasına ya da çevreyi kirleten ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz.”
Bu çalışmadan esinlenen Kelling ve James 1982 yılında “Kırık Camlar – Polis ve Mahalle Güvenliği” isimli bir makale yazmış ve teoriyi bugünkü haline getirmişlerdir. Buna göre, bir binanın “bir penceresinin kırılması ve tamir edilmemesi durumunda yakında tüm pencerelerinin kırılacağı” sonucuna ulaşmışlardır. Sonuç olarak, kırık cam kırık kalmaya devam ederse bu onunla kimsenin ilgilenmediği anlamına gelmektedir. Kırık cam insanlara “ne istersen yap çünkü kimse umursamıyor” sinyalini vermektedir. Herkes tarafından müşahede edilebilen küçük bozulmalar, eksiklikler, düzensizlikler (kırılan camlar) derhal giderilmediğinde bu durum zincirleme ve sarmal bir etkiye yol açmaktadır. Öyle ki normalde kurallara uyması beklenen kişiler de bu zincirleme etkiye dahil olmaktadırlar.
Geçtiğimiz iki yıl içinde Yalova’da pek çok çocuk parkı yenilendi, birçok da yeni çocuk parkı yapıldı. İlk haftalarda yepyeni oyuncakların tertemiz zeminlerin keyfini çıkartan çocuklar bir müddet sonra park alanlarındaki sigara izmaritleriyle, çekirdek kabuklarıyla, kulağı kopuk oyuncak atlarla karşılaşmaya başladılar. Bir çöp yığını başka bir çöp yığınını, bir kopuk kulak başka bir kopuk kafayı peşinden getirdi.
Zaten aşılmış olan sınır sınır olmaktan çıkar. Kırık bir oyuncağın olduğu parkta bir başka bir oyuncağı daha kırmak çok da büyük bir mesele değildir.
Maalesef psikoloji ve sosyoloji kanıtlarla bu gerçeği çarpıyor yüzümüze. O halde yapılacak tek bir şey kalıyor, ilk atılan çöpü toplamak, ilk kopan kulağı yerine takmak lazım. Çünkü kırık dökük oyuncaklar ve pis zeminler çocukların oynayabileceği oyun alanlarından çok, suçluların toplanacağı buluşma mekanlarına benziyor.