Geçtiğimiz yıl, oğlum evimize yaklaşık 500 metre mesafede bir okulda okuyordu.

Ve ben o okulun hemen hemen tüm zillerini duyabiliyordum. Bu yıl o okuldan mezun oldu, okul aynı yerinde durmasına ve okullar 3 haftadır açık  olmasına rağmen bir tek zili bile duymadım. Neden?

Çünkü artık orada benim için özen ve dikkat gerektiren bir durum yok. Şehirdeki herhangi bir okuldan farksız, zil sesini ancak çok yakınına gittiğimde duyabilirim. Aynı durum aslında hayatımızdaki tüm alanlarda uygulanabilir. İlgimiz hangi alana yönelikse, dikkatimiz o alandan gelen bilgilere dikkat kesilir.

Yüzyılımızın en büyük tartışma konusu internet, yapay zeka da bizim yaradılışsal bu donanımımızdan ziyadesiyle faydalanır. Göz bebeklerinizin hareketinden, içerik karşısında geçirdiğiniz saniyelik farklardan zevkleriniz, ilgilerinizi tespit eden yapay zeka, kısa süre içinde tam da seveceğiniz türden içerikleri karşınıza çıkartmaya başlar. Bir kitap mı aradınız internette, hemen altta başka seçenekler çıkartır karşınıza: ‘bunları da beğenebilirsiniz’

İlgi alanlarımız, zevklerimiz ve ihtiyaçlarımız doğrultusunda çevremizi de şekillendiririz. Bilinçli veya bilinç dışı olarak bizimle ortak ihtiyaçlara, ortak ilgi alanlarına sahip insanlardan oluşan çevremizi, bir müddet sonra dünyanın büyük çoğunluğu sanmaya başlarız. Dünyanın düz olduğuna hala inanan insanlar olduğunu duymak belki sizi şaşırtabilir, ‘dünya düzdür, yıllarca kandırıldık’ diye bir youtube hesabı açsanız katılımcı sayısı sizi dehşete düşürür. Üstelik, doğruluğu kontrol edilmeden, bu kadar rahatça bilgi paylaşımı yapılabilmesi yangına tutulan körük görevi görür. Birbirinin söylemleriyle iyice tava gelmiş böyle bir gruba, uzaydan çekilmiş yusyuvarlak dünya fotoğraflarını da gösterseniz fark etmez, çünkü onlar için dünya düzdür.

Kirletilmiş bilgilerin çağında, biraz da yapay zekanın önümüze itelemesiyle, kendi aklımızı dünyanın çoğuyla ortak akıl kabul ederiz. Karşımıza çıkan içerikler bunu destekler. Oysa 8 milyardan fazla insanın yaşadığı yaşlı dünyamızda, dünyanın düz olduğuna inananlar, yuvarlak diyenler, veganlar, vejeteryanlar, et severler, köpek yiyenler, köpeklerden korkanlar, köpekleri korumaya çalışanlar, ineklere tapanlar, inekleri yiyenler, ölülerini gömenler, ölülerini yakanlar, ölülerini parçalayıp yırtıcı kuşlara yedirenler, kız çocuklarını evden çıkartmayanlar, kız çocukları geleceğimizdir diyenler, şeriat isteyenler, krallık isteyenler, demokrasiye inananlar, adalete ya da adaletsizliğe inananlar, barışı savunanlar, savaştan yana olanlar, peçelerle örtünenler, üstlerine taktıkları genişçe bir yaprakla gezenler var.

Tarih boyunca iktidarların meşruluğunu kaybetmesine sebep olan da bu yanılgıdır. Otoritenin etrafında toplanan, doğal olarak o otoriteye sempati duyan tebaa, iktidarın tek yönlü bilgi kaynağı haline geldiğinde, iktidarın tek duyduğu alkış sesleri olacaktır. Yapılan tüm icraatlar, halkın tartışmasız ezici çoğunluğu tarafından memnuniyetle karşılanmış gibi olacak, karşı görüşteki sesler algıya kapalı hale gelecektir. Tıpkı artık benim okulun zil sesini  duymamam gibi, beşeri yaradılışın gereği olarak sadece olumlu yorumları duymaya açık olacaktır.

Ama ben duymasam da o zil her gün çalmaya devam ediyor, iktidarlar duymasa bile icraatlerden memnun olmayan, yok sayılamayacak büyüklükte kitleler var.