Asa Lind’in ödüllü çocuk kitap serisi ‘’Kumkurdu’nda’’ geçen bir diyalog var.
Kitabın ana karakteri Zackarina bütün hayvanların doğuştan gelen yeteneklerle donatıldığından, kuşların uçmak için, balıkların yüzmek için hiç çaba sarf etmediğinden, oysa insan olarak kendinin bir yeteneği olmadığından şikayet ettiğinde arkadaşı Kumkurdu insanların da iyi oldukları iki şey olduğundan bahseder:
- ‘Düşünmek ve sormak, işte insanın özellikleri bunlar.’ der.
Büyük depremin üzerinden 1 yıl geçti. En insan özelliklerimizi kullanıp düşündük ve sorduk mu?
Resmi rakamlara göre 53 bin 537 can kaybının yaşandığı büyük deprem felaketinde 120 binden fazla kişi yaralandı, 11 ilde toplam 518 bin konut yıkıldı veya ağır hasar aldı. Ayrıca 128 bin 778 konut ise orta derecede hasar aldı. Yaklaşık 350.000 km2 yani Almanya’nın toplam yüz ölçümünden fazla alanda etkili olan deprem sonrasında 2 milyondan fazla kişi barınma sorunu yaşarken en az 5 milyon kişi farklı bölgelere göç etti.
Kumkurdu’nu dinleyip düşündüm, bir bina yapmak istesek nasıl yapabiliriz diye?
Araştırdım;
İnşaata başlamadan önce inşaatın yapılacağı arsanın iyi bir şekilde analiz edilmesi gerekirmiş. İmar durum planı, emsaller, çevre teşekkülleri, taban kat sayısı (TAKS), kat alanı kat sayısı (KAKS), maksimum yapı yüksekliği gibi bilgiler ilgili belediyeden temin edilmeliymiş.
İmar belgesi (ÇAP) alınmalıymış. Mimar, harita firması ve inşaat mühendisi ile birlikte inşaatın etüt projesini hazırlamalıymış. Arsada yıkılacak bina yoksa zemin etüdü yapılabilirmiş eğer bina varsa yönetmeliklere uygun sayıda ve şekilde numune alınarak laboratuvara gönderilmeliymiş. Mimar, müteahit firma ve inşaat mühendisi fikir alışverişi yaptıktan sonra proje onay için belediyeye gönderilmeliymiş. Belediye onayladıktan sonra yapı denetim havuzuna dahil eder, yapı denetim firması bundan sonra belli olurmuş. Zemin etüt raporu ışığında, mimari projeye uygun olarak statik proje hazırlanır, kalıp iskelesi ve iş iskelesi projesi ile birlikte onay için yine belediyeye verilirmiş. Bütün bu onayların ardından müteahhit firma yapı ruhsatı almak için, bir yığın evrakla birlikte yeniden belediyeye başvurabilirmiş. Yapı denetim firması ise inşaatın başladığı andan bitişine kadar her aşamayı denetlemekle yükümlüymüş. Yapı denetim kuruluşu tarafından incelenip uygun olduğu beyan edilen binaya bu aşamadan sonra belediye ruhsat veriyormuş.
Yukarıda kocaman bir paragraf boyunca anlattığım aşamalardan geçerek onay alan 518 bin konut yıkıldı ya da ağır hasar aldı.
Hatay Cumhuriyet Savcısı yaptığı açıklamada, yıkılan binalardan 975 tanesinin ruhsatsız olduğunu bildirmiş. Bu kadar sıkı denetim uygulanan! Bir sistemde 975 ruhsatsız binanın nasıl yapılabildiği de ayrı bir tartışma konusu ama şimdilik oraya girmeyelim. Bu rakamı düşünce geriye kalıyor 517 bin 025. Yani devletin yetkili kurumları tarafından insanların kullanılması uygun görülmüş 517 bin 25 bina aslında kullanıma uygun değilmiş. Deprem bunu ortaya çıkardı. O zaman insan bekliyor ki bu işi bu şekilde yapanlar, 53 bin 537 kişinin ölümüne sebep olanlar uygun şekilde cezalandırılsın. Cezalandırılsın ki aynı suçu işlemeye teşebbüs edebilecek zihniyetler için ibret olsun, caydırıcı olsun.
Peki kimler ceza aldı?
Adalet bakanlığı tarafından geçtiğimiz temmuz ayında yapılan açıklamaya göre 1757 şüpheli hakkında işlem yapıldı 351’i tutuklandı. Bunlardan;
118’i müteahhit
192’si yapı sorumlusu
23’ü yapı sahibi
Yani 517 bin 25 binanın yıkılmasından bu 351 kişi sorumlu ve onların arasında inşaatın her aşamasında onay vermek ve nihayetinde ruhsat vermek durumunda olan belediyelerden kimse yok.
Düşünüp sordukça daha bir yüreği daralıyor insanın ama ya biz de düşünüp sormazsak…