Seçimi seçimleri kazanmak çok önemlidir ancak bence budan daha önemlisi meşru sınırlar içinde kalarak seçimde yarışmaktır. Adaletli olarak yarışarak, doğru davranarak ve kazanmak için her yolu mübah görmemek çok çok daha önemlidir. Çünkü, biz zaten elimizden geleni en güzel en doğru biçimde yapmakla mükellefiz başarı is Allah’tandır. Dolayısı ile ne olursa olsun kazanmaya odaklanmak ve bunu da ilahi, ulvi hedefler, gerekçeler öne sürerek yapmaya çalışmak sadece büyük içi boş bir balondan ibarettir.
Önümüzdeki seçimler için bazılarımız bu seçim çok kısa bir süre içinde yapılıyor ve yeterli aday tanımı tanıtımı olamayacak bu sebeple de bu seçim güdük bir demokratik seçim olacak görüşünü ileri sürüyor. Sanki bundan önceki seçimler çok ama çok demokratik ve halkın istediği ya da gücünü halktan alan seçimlermiş gibi.
Tabii ki değil; mahallelerde sandıklar kurulup şeffaf bir şekilde temayül yapılmadıktan ve adaylar parti tabanları tarafından belirlenmedikten sonra vekillik için aday gösterilenler bir ay içinde kime-neyi anlatacaklar?
Ya da anlatmaya vakit bulacaklar?
Sanki temayül çok önemliymiş gibi konuşup nutuk atıyor birileri.
Sanki bundan önce tüm seçimlerde halk kendi istediği kişiyi mi milletvekili, belediye başkanı ya da il genel meclisi üyesi seçti.
Hadi canım.
Çoktan tercihli seçim sistemi olmadığı sürece tüm partiler bir lider sultası ile yönetildiği sürece halk hep önüne konanı seçecektir.
Yani bize kime oy vereceğimizi ya da kimler içinden birini seçeceğimizi hep birileri, liderler söyleyecek ve biz onların adaylarına oy vereceğiz.
Dolayısı ile bu adaylar halktan biri olarak belki de benim adayım değildir. Hatta bugüne kadar da hiç olmadı hep birinin bizim önümüze getirdiği seçeneklerden birine oy vermek zorunda kaldık ve bu sistem böyle devam ederse hep aynı olacak.
Peki nasıl olmalı yani ne istiyoruz biz halk olarak kimi vekil olarak göndermek istediğimize nasıl karar vereceğiz veya nasıl seçeceğiz?
Bence önce partiler mahallelerde ön seçim yapmalı. Bu ön seçimler sonucunda vekil sayısının en az iki katı isim listeye yazılmalı. Oy pusulasında parti amblem altında bu kişilerin isimleri olmalı. Seçmenler, önce oy verecekleri partiyi işaretledikten sonra, isterlerse oy verdikleri partinin listesindeki adaylar arasından sadece bir tanesini işaretleyebilmeli. Eğer seçmen bir tercihte bulunmamış ise ya da birden fazla adayı tercih etmişse, partinin yaptığı sıralamayı kabul etmiş sayılmalı.
Çoktan seçmeli tercihli oylama sistemi olsaydı, işte belki o zaman biz halk olarak seçmeye mecbur bırakıldığımız kişiler değil, kendi tercih ettiğimiz kişileri seçme şansımız olabilirdi. Türkiye’nin en küçük illerinden olan Yalova’da bile, 6 ilçe, 14 belediye, bu belediyelerde 51 mahalle ve ayrıca 43 köy, odalar ve resmî kurumlar hariç, 450’den fazla aktif sivil toplum örgütü var. Şu kısacık seçim sürecinde tüm bu noktalara ziyaret planlamaya kalksanız günde ortalama 10 yere gidilmesi gerekir. Bundan anlaşılacağı üzere bu seçim ve bu seçim sistemi ile gerçekten hakça bir seçim süreci neredeysen imkansızdır.
Adaylarsa tüm bu noktalara gidip oy isteyecekleri bir maratona hazırlanıyorlar. Neler mi yapacaklar? Çok para harcayacaklar. Bir sürü broşür, afiş, toplantı, yemekler, ayrıca promosyon hediyeler. Kim bilir, birilerine özel hediyeler falan belki faturaları ödemeler vb.
Aslında en çok da söz verecekler, hatta tutup tutmamaları önemli olmayacak bir sürü söz verecekler. Bir sürü pazarlıklar yapacaklar...
Hadi herkese kolay gelsin diyelim.
Hiç kimse politik karşıtları arasında bölünme oluşturmadan bir seçimi kazanamaz.
David Frum