Sahip olduğumuz İslam dini, günlük hayatımızı düzene koyan bir dindir esasında. Tabii ki dinimiz, önümüze kuralları koyduktan sonra o kurallara uymak veya uymamayı bizim tercihimize bırakır. İyilikleri yapanlara teşvikler ve ödüllerden bahseder. Kötülükleri yapanlara caydırıcılık ve cezalardan bahsedilir. Bu ödül ve cezaların bir kısmı dünyada, bir kısmı da ahirette olacağı da belirtilir.
Biz Müslümanlar ise bu kuralları hayatımıza uyguladığımız kadar Müslümanız aslında. Çevremizde ‘Müslümanım’ diyenlere bakılarak İslam dini hakkında karar veren bir cahil kesim de mevcuttur. Dolayısıyla namaz kılıp yalan konuşan, oruç tutup hak yiyen, hacca gidip ticarette aldatan gibi birbirine zıtlıkları barındıran hareketlerimize bakarak İslam’ı ve tüm Müslümanları eleştiren bu cahil kesime yol açmış oluyor bu tutarsız Müslümanlık anlayışı.
İslam dini hayatımızın parçası olarak gördüğü Sadaka-i Cariye dediğimiz, kesintisiz hayırları da çok önemser. Kesintisiz hayır, yani Sadak-i Cariye; yapıldığında hem dünyada yaşarken hem de öldükten sonra hayrı kesilmeyen, devam eden hayır anlamına gelir. Bu hayırların kesintisiz olması, insanlığın ve canlıların o hayırlardan ve hizmetlerden sürekli yararlanmasından kaynaklanır.
Bu cümleden olarak yapılan cami, köprü, çeşme, aş evi, konaklama misafirhaneleri, yetimlere yardım vakıfları gibi birçok hayri hizmeti düşünebiliriz. Bu hizmetlerin birçoğu bugün ülkemizde devlet tarafından yapılmaktadır. Aslında bunların halk tarafından yapılması, bizleri de hayra vesile ederken, her şeyi devletten beklememe anlayışını da toplumda diri tutuyordu. İnsan bu vesile ile cömertliğini daima canlı tutuyordu.
Bugün, evimize gerekli olan ekmeği de devletin getirmesini bekleyeceğimiz noktaya geldik. Bu da toplumdaki yardımlaşmanın ve hayri hizmetlerin tıkanmasını sağladığını görüyoruz. Halbuki daha önceleri ekonomik imkanlarımız bu kadar yok iken daha cömerttik. Bu hayri hizmetlere herkes az veya çok katılır ve destek olurdu. Katılımcı bir destekle yapılan eserlere herkes sahip çıkar ve onun yaşaması için gayret ederdi.
Yahya Pekdemir;
Hayri hizmetler bağlamında Yalova’nın manevi mimarlarından diyebileceğimiz bir abimizin vefat nedeniyle burada ona da kısaca değinmek isterim. Yahya Pekdemir abimiz Millî Görüş inanç ve ideolojinin mimarlarından ve yılmadan fedakârca çalışanların başında gelenlerindendir. Yaşlılığında bile eli ayağı tuttukça her faaliyetin içinde olur, bir katkıda bulunurdu. Erbakan hocanın özel talebelerinden diyebileceğimiz bir kimliğe sahipti. O inandığını yaşamak için mücadele veren bir büyüğümüzdü. Bu çalışmalarını bir sadak-i cariye inancıyla yapardı.
Yalova İlim Yayma Cemiyetinin açılışı ve yaşatılmasında da önde gidenlerdendi. Birçok öğrencinin barınması, eğitilmesi, burslandırılması gibi çalışmalarda destekleri olmuştur. Birçok gencin, İmam Hatipli kız veya erkeğin yetişmesinde emeği geçmiştir. Dolayısıyla hal ve hareketleriyle, yaşantısıyla, mücadelesiyle ve eğitime verdiği desteğiyle bize daima örnek olacaktır.
Her faninin akıbeti gibi o da son birkaç aydır yoğun bakımda kaldıktan sonra bu hafta Rahmana ruhunu teslim edip, ebedi hayatına başlamıştır. İnanıyoruz ki, şimdi o Peygamberler, salih kullar, İslam mücadelecilerinin yanında hayatına devam etmektedir. Dünyada bıraktığı hayri eserler, yetiştirdiği hayırlı insanlar, hayırlı ilimler onun en büyük sermayesi olacaktır. Bu emektar, gayretli, mücadeleci büyüklerimizi örnek almak, onların yolundan yürümek te bizler için bir görevdir. Bu alanları terk etmeden devam ettirmemiz gerekir.
Biz kendisinden Yalova halkı olarak razıyız. Allah rahmet etsin. Mekânı cennet olsun. Allah’ın sevdiği kullar ile beraber kılsın. Kabri pürnur olsun inşallah. Geride bıraktığı aile efradı da onun yolundan ilerlesin inşallah.