Japon olması olaya bakışımızı değiştirmez.
Geleneksel toplum yapıları dürüstlüğü ve onurlu yaşamı önceleyen bir seyir göstermiş , ’’harakiri‘’ denen (kendini sorumlu tutma ve bunu da cezalandırma ) aşırı bir reaksiyonel tavrın hayata geçirmelerine sebep olmuş.
Japonya’da günde 100 kişi intihar ediyormuş.
Devlet bunu bir gelenek olarak gördüğü için müdahalede etmiyor.
İntiharın önündeki en büyük etken 'din'. Bu bir vakıa.
Şintoizm Japonların resmi dini iken 2. dünya savaşından sonra kaldırılmış bu. Şu an dinsiz konumunda birçoğu.
Fakat intihar
şintoizm var ikende var olan bir olay Japonlar’da.
Zira samuraylar tabiri caizse 'rajona ters' bir harekette bulundukları zaman tören düzenleyerek kendilerini öldürürlermiş.
Şintoizmde kendini öldüren kişiler 'kutsal' ilan edilir imiş.
Yaşamaktan vazgeçmeyi seçebildikleri için.
Belki de budur sebebi.
Seppuku ( "karnı yarmak") iç organların dışarı çıkmasını sağlayan bir tür Japon intihar âdetidir.
Seppuku ayrıca hara-kiri ("karın-kesmek") olarak bilinir.
Seppuku ile yazılır ancak ters dizilimdedir. Japoncada hara-kiri konuşma dilinde, seppuku ise resmi bir terim olarak kullanılır.
Samuraylar seppuku kelimesini kullanırken, sıradan Japonlar hara-kiri kelimesini kullanmaktaydı. Günümüzde hara-kiri daha yaygın olarak bilinmektedir. Çünkü hara-kiri kelimesi Japoncada "karın deşmek" anlamına geldiği için argo olarak kabul edilir.
Efendisinin ölümünden sonra seppuku yapmak ta, adet olarak aynı şekilde uygulanmıştır.
Seppuku, feodal Japonya' da özellikle samuray sınıfının savaşta yenilgi sonucunda hayatta kaldıysa yapması gereken intihar olarak adlandırılmaktadır. Gerçekte ise savaşta yenilen samurayın böyle bir zorunluluğu olmadığı gibi, bu sadece samuraylara has bir davranış da değildir. Genellikle efendisine doğru hizmet edememiş samuraylara Edo hanedanı döneminde bir nevi onurlandırma amaçlı cezalandırma yöntemidir.
Seppukuda esas olan, samurayın yaşamı boyunca her an beklediği ölüme kendi eliyle fakat korkunç acılar içerisinde kavuşmasıdır. Zaman içerisinde "seppuku" yapmanın verdiği acıyı önlemek için intihar eden samurayın en yakın arkadaşına karnı kesme işlemini takiben kafasını kesme görevi verilmiştir, bu kişilere "kaishakunin" denilirdi ve genellikle samurayın en yakın olduğu ya da en güvendiği kişilerden seçilirdi.
Şahıs, seppuku yapmadan önce banyo yapar, beyaz giyinir ve en sevdiği yemeğini yer, hazır olduğu zaman bıçağı karnına saplar, sağ-sol hareketleri yaparak diyaframını ve midesini parçalar, sonra da kaishakunin kellesini uçurur.
Seppukunun iki çeşidi varmış. Biri yukarıda anlatılan normal seppuku, öteki ise Juun-Buun Seppuku'dur. Juun-Buun Seppuku'da, kaishakunin yoktur. Şahıs, karnını haç şeklinde keser, iç organlarını dışarı çıkarır, mümkünse toprağa koyar ve orada ölüverir.
Seppuku yapmak bir süre sonra yasaklanmış olmasına karşın günümüze kadar var olmayı başarmıştır. Japon toplumunda kabahatli olmak ve bu kabahatin toplumca bilinir hale gelmesi çok büyük utanç sayıldığından zaman zaman uygulayanlar görülmektedir.
Yalova Altınova’da ülkesinden çok uzaklarda yaşayan bir insanın kopan halat benim ülkemin onuruydu. Bu sorumluluk benimdir ve hatamı canımla ödeyeceğim şeklinde tercüme edeceğimiz intihar notu ise işin farklı dramatik yönüdür.
Elbette kabul edilemez bir eylemdir.
Bu insan, bu sorumluluk anlayışıyla hayatta kalmalıydı.
Hata etmiş ve hatasını bu şekilde yorumlamıştır.
İnancımızdan referans almayan bir tutum olduğunu da bilmem belirtmeme gerek var mı?
Ancak işini gereği gibi yapamamış olmanın, ya da yapılan bir işin hakkını vermenin ne kadar önemsendiğini görmek ve sorumluluk bilinci açısından faklı sonuçlara gidebileceğiniz bir durum. Kimin nasibi neyse onu anlar onu alırmış ya bu da öyle bir şey işte.