Kuranın bize tarif ettiği , aziz peygamberimizin yaşadığı ve Rabbimizin’’ muradı ilahisi ‘’diyebileceğimiz bir kavram olan ‘’iman’’  aslında  yaşamın kalitesini tanzim eden bir niteliğin ‘’ bizatihi’’  kendisidir.

Güvenmek anlamına geldiğinden bir ikna  oluşunda sonucudur.

İkna  oluş durup dudurken meydana  gelmiş bir tutum ve tavır değildir.

Zorlu  zahmetlibir süreci , ama  bir okadar da bereketli bir tefekkür çilesini barındırır içinde.

( Böylesi bir çilenin örneği olarak,yumurtadan  çıkıp fıtratının gereği denize ulaşmak için   bir kaç  metrelik , tehlikelerle dolu  yolculuğu hayatının devamı için göze almış bir kaplumbağa yavrusunun hedefine  kilitlenmiş  hali gelir aklıma)

Bu çilenin ve  çabanın sonunda  ferahlık ve  güven vardır.

Hayat,ı bu  ciddiye alış  daha kaliteli kılacaktır çünkü.

Hayatı fıtratın gereği gibi okumak insanoğlunun aslını bulması anlamına  gelecektir.

 

Hayatı okumak  ilk emirle  başlamıştır  çünkü.(Alak suresinin ilk ayetleri)

Oku.. Emrinin  henüz ‘’Kitap’’  inmemişken  telkin edilmiş olmasını başka  nasıl anlaşılabilirdi?

İnsanlığın hayata  bakış  açısını  (şaşı bakışını –yamuk  bakışını) tamir etmek,  ona  yepyeni bir  çehre kazandırmak  ve onu  Allahın istediği ölçülerde tutmak için  gönderilen  peygamberin tutum ve  davranışlarını da   bu  çerçevede  değerlendirmemiz gerekecektir.

Zaman  içinde  asıl adresi  unutarak , tabir yerindeyse  ‘’otobandan’’  ayrılarak  izbe,   kuytu ve   ara  yollarda  kaybolmuş insanlığın,  yeniden  asli  istikametine yöneltilmiş olmas ,ıonurlu  asil makamına yükseltilmesi şeklinde  açıklamak da  mümkündür.

Hayatı her birey inansın inanmasın  kendi güdüleri değer yargıları inancı yada inançsızlığı  fıtratbilgisi yada koyu cehaleti, basiretsizliği veya  ufuksuzluğu ile  birlikte okuyacaktır.

Bu yönde kendisine  rehberlik  edecek aklıda  muhkeme gücünün kuvveti kadar kendisine  yardımcı olacaktır.  Diğer okuyuş  malzemeleri ise kullanıldığı sürece  etkin olacak onu asıl adrese  taşıyacaktır.

Doğru  adresini  şaşırmış olan  insanın  zaman zaman nasılda  kendine  zarar  verdiğini,  zulmettiğini  ve kendisini  bir trajikomik bir tavrın parçası haline  getirdiğini  görebilmek mümkündür.

Gerçek adresi şaşırmış olan insanın , böceğe, ineğe, çiçeğe kurda,  kuşa güneşe  ay’a  velhasıl  tabiatın  insana hizmetle  görevli unsurlarına secde  ederek kendisine  nasıl da  yazık ettiğini,küçük düşürdüğünü ve  yaratılış amacına aykırı  davrandığını farkettiğinde  belki de  çok geç olacaktır.

 Tesadüfen(!)  yaratıldığı fikrini, kendisine bile  izah edemeyen başkalarını nasıl ikna  edebilecekti.

Kolundaki  saatin bile  bir ustası varken  bu  saatin tüm unsurlarının tesadüf eseri bir araya geldiklerine kargalar bile  gülerken, O ,nasılda  tesadüfün kulu  kölesi  haline  gelebilir di

Hayatı bu  dünyanın  sınırlı sorumluluğuna  göre  değil  sonsuzluğun ve  nihai kararın  verileceği bir  başka alemin de  hesaba katılarak  okunmasıdır asıl amaç.

Kimim ?nereden geldim ? nereye gidiyorum ?  amacım nedir? beni kim yarattı?  ölüm nedir ve ölümden sonra ki yaşam  v.b  sorularıyla aslında  gerçek bir arayışı başlatır,sürdürür ve  sonuçlandırır.

Bu sadece  basit bir  felsefi sorucevap silsilesi değildir.

 Bu kutlu  arayışın ipuçlarını verir. Kimin neyi  arıyorsa onunla  buluştuğu  noktada son  bulur.

Aslında , hayatı okumak için aramak ve ikna  olmak lazımdır.

Çünkü İman ikna  olmaktır.İkna olmadığınız şey imanınız olamaz.

Arayış bir adayışa götürecekse anlamlı ve  çok  kıymetlidir.

  Arayanın arama  sebebine  göre değişecek bu  nitelik nihai  sonucunda  bir sebebi  sayılacaktır.

Arayan insan,  bulan  insandır.

Ya mevlasını , ya leylasını , ya da.........