Yalan ve aldatmadan sonra, en kötü huylardanbiri de insanları arkaların-

dan çekiştirmek demek olan dedikodu ve insanlara çamur atmak demek olan iftira'dır.En yaygın ahlaki hastalıklardan olan dedikodu, insanları birbirlerinden soğutur ve uzaklaştırır.

         -Dedikodu nedir?

 

         -Dedikodu, her hangi bir kimse hakkında,onun olmadığı yerde,onun hoşlanmayacağı şekilde ondan söz etmektir.

Ölçüyü gösteren bir örneği hatırlayalım:

''Hz. Peygamber ashaba sorar:

        -Gıybet nedir, biliyor musunuz?Ashap:

        -Allah ve Rasulü daha iyi bilir, der.Bunun üzerine Hz. Peygamber:

        -Kardeşinin, onun hoşuna gitmeyecek şekilde söz etmektir.Buyu-

rur.Ashabın:

        -Ya kardeşim, benim konuştuğum gibi ise yine de mi gıybet olur?diye

sorması üzerine,Hz. Peygamber:

        -O, senin konuştuğun gibi ise gıybet etmiş olursun.Senin konuştu-

          ğun gibi değilse, o zaman sen ona iftira etmişp olursun.''(Müslim      

Birr,70)

  Gıybet de iftira da en ağır ahlaki kusurdur;günahtır.İftira ise, kusur ve günah olmanın ötesinde, aynı zamanda suçtur.

 

 Kuran-ı Kerim'de, gıybet konusunda şöyle buyrulur:''Ey iman edenler!Zannın çoğundan sakının.Çünkü zannın bir kısmı günahtır.Birbirini-

zin kusurunu araştırmayın.Kiminiz kiminizi arkasından çekiştirme-

sin.Sizden biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?Tiksin

diniz değil mi?O halde Allah'tan korkun.Çünkü Allah tevbeyi kabul edendir;çok merhametlidir.''(Hucurat suresi, 49/12)

  Görüldüğü gibi bu Ayet-i Kerime'de gıybet, ölmüş insan etinin ağıza alıp

çiğnenmesi gibi, tiksindirici bir işe benzetilmiştir.Bu benzetmenin, ibadetle

ilgili yönü, Deylemi, Savm, 27 de kayıtlı bir hadiste şöyle bildirir:

 

       ''Gıybet eden orucunu delmiştir.''

 

  Hükemadan bazıları,ağızdan çıkan sözü, toprağa atılan tohuma benzetmiştir.Toprağa atılan tohum, nasıl yeşerirse, ağızdan çıkan söz de öyle yeşerir.Öyle olunca insanlar, ağızdan çıkan sözün iyi karakterde bir tohum özelliğinde olmasına dikkat etmeli ve dünyanın iyi şeylerle dolma-

sına çalışmalıdır.Kötü tohum özelliği taşıyan sözler söyleyip dünyanın kirlenmesine sebep olmamalıdır.

  Atasözlerimizde:

        ''Söyleyene bakma;söyletene bak.''

        ''Bir kimseye kırk gün deli dersen deli; veli dersen veli olur.''gibi,

deyişler, sözün bu yöndeki değerini anlatır.

   İftira deyince ilk akla gelen namuslu insanların zina ile suçlamak akla gelir.Öyleki, gıybeti tarif eden ve az önce mealini kaydettiğimiz Hadis-i

Şerif'te,bir kimseye, onda bulunmayan harhangi bir isnadda bulunmak,if-

tira sayılmaktadır.

   Kuran-ı Kerim'de iftira konusunda:

        ''İffetli ve kötülükten habersiz mü'min kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir.Yapmış olduklarına;

dilleri, elleri ve ayaklarını aleyhlerine şahitlik edeceği gün,onlar için çok büyük bir azap vardır.''(Nur suresi, 24/23-24)

           

            ''Namuslu kadınlara  zina suçlamasında bulunup bunu ispat için

dört şahit getirmeyenlere seksen sopa vurun ve artık onların şahitliği-

ni hiç bir zaman kabul etmeyin, onlar günahlkarların ta kendisidir.

(Nur Suresi, 24/4)

 

  Bu ayet-i kerimelerde görüldüğü gibi, iftira edenler hakkında iki şey açık-

ça bildiriliyor:

       1)Onların günaha girdikleri.

       2)Cezalandırılmaları ve ''Şahitlik''gibi en temelli medeni haktan mahrum edilmeleri. Hatta şahitliklerinin ömür boyu  kabul edilmemesi.

 

 İFTİRANIN HER TÜRÜ BÜYÜK GÜNAH SAYILMIŞTIR.

 

   İftira fiili dinlerde, son din olan dinimiz İslamiyette suç ve günah olarak bildirildiği gibi bugün medeni dünyada  da yüz kızartıcı suçlardandır.Dilin ve  kalbin afetlerindendir.

   Aklı başında; Allah'a ve ahirete inanan insanlar, başkalarını rahatsız  ede-

cek davranışlara tenezzül etmez; arkadan çekiştirmek ve iftira etmek gibi  davranışları ayıp ve günah sayarlar.

 Bunun bir gün  kendilerinin başına da  gelebileceği duygusu ve  vicdani anlayışıyla kolay kolay hiç kimse  hakkında itham edici bir tavrın içine girmezler.İftiranın boyutlarının olduğu gibi yada  bulunduğu konumda kalmayıp farklı eklemeler yapılarak yayıldığı düşünüldüğünde varacağı nokta tam bir haysiyet cellatlığı olacaktır.Nice insanın kararan hayatlarına tamir edilemez duygusal travmalarına şahit olmuşsunuzdur.

 

 Allahın ilahi adaleti gereği buna  çanak tutan  insafsızca davrananlarda  başlarına  gelmeden  bu dünyayı terketmeyeceklerdir.

Bire bin katarak azı çok. Olmayanı varmış gibi gösterme telaşı hastalıklı bir ruh halinin tezehüründen başka  ne  olabilir .Hakkında tam bir kanaat ve bilgi  sahibi olmadan bir işin ardına  düşerek bunu kendine  vazife edinenler için  Allaha verilmiş (beddua) dilekçeleri mutlaka ama  mutlaka günün birinde işleme  konacaktir.

 

Kaynak:Kuranı kerim

(Nur s.23/24,Hucurat s.12,)

Hadisler:(müslim -birr 70)