İnsanlık yeryüzünde var olduğundan beri belli bir düzen içinde yaşama ihtiyacı oluşmuştur. İnsanlar arasında yazısız kurallar kısa bir süre geçerli olsa da yerleşik hayata geçilmesiyle insanlar arası ilişkileri, hak ve sorumlulukları düzenleyen kurallara, yani kanunlara gerek duyulmuştur.
Dağ, bayır gezip avlanırken ve bulduğumuz meyve, kök, sebzeleri yiyerek karnımızı doyururken bir yer bulduk, ben buraya yerleşeyim dedik. Nasıl tohum ekilir, hayvan evcilleştirilir öğrendik. Evimizi yaptık. Bizi gören başkaları da yakınlarımıza evler tarlalar yaptılar. Mülkiyet oluştu. Giderek kalabalıklaştı yaşadığımız yer. Bazı işlerde birlikte çalışmanın daha verimli olduğunu fark ettik. Tarlalar arasında yol olursa ekinlere ulaşmanın, toplamanın daha kolay olduğunu keşfettik. Tarlalar sulanınca ürünün daha bol olduğunu görünce yeni sulama yöntemleri geliştirdik. Bunların hepsi için de komşularımızla etkileşim içinde olduk. Sistemler gelişmeye başladı. Biri çıkıp dedi ki senin bu tarla ve ev çok güzel, benim oldu artık. O kadar uğraştığınız eviniz, tarlamız için tabii ki mücadele edeceğiz. Güvenlik ihtiyacı oluştu. Küçük gruplar halindeyken yazısız kurallarla idare etmeyi başaran insan için işler karmaşıklaşmaya, herkes için geçerli düzen ve kurallara ihtiyaç başladı. Ve doğal olarak bu düzeni uygulayacak üst akıl. Devlet...
İnsanlık tarihinde bilinen ilk devlet Sümerlerdir ve MÖ 4000 yıllarında kurulmuştur. Nüfusları 80 bine yaklaşan şehir devletleri kurmuşlar, şehir merkezlerinde dini ve bilimsel çalışmaların yapıldığı Ziggurat adı verilen yapıların etrafına toplanmışlar, etrafı 10 kilometreye varan surlarla çevrili ticaret merkezi olan şehirler inşa etmişler, ticari işlerin kaydını tutabilmek için yazıyı bulmuşlar, zamanla bu yazıyı kanunlardan tarihe ve edebiyata kadar pek çok alanda kullanmışlardır. Tarımda kullanılmak üzere karmaşık su kanalları açmış, bu şekilde verimi kat kat arttırmışlardır. Başka uygarlıklarda gördükleri icatları alıp daha büyük uygarlıklarda kullanmışlar, çömlek tekerini icat ederek seri üretime geçmişler. Tekerlekli arabayı, iş bölümü yaparak seri üretimle dokuma ve tuğla üretimini yapmışlardır.
Zaman içinde devlet kavramı hem nitelik hem nicelik olarak farklı tanımlansa da devletin var olmasında temel güdü aynı kalmıştır. Devletin varlık sebebi halktır. Müşterek yaşamın kurallarını belirlemek, yürütülmesini sağlamak, ortak çıkarlar doğrultusunda hizmet etmek devletin görevidir. Devletin yürütücü kurumları yol yapar, hastane yapar, okul yapar, savunmayı güçlendirir, üretimi arttırmak için çalışmalar yapar, bilimsel gelişmeleri takip eder, halkının refah koşulları içinde yaşaması için çalışır. Bunu halkın üretiminin bir kısmını vergi adı altında toplayarak yapar. Halk devleti finanse eder, devlet düzeni sağlar. Devletin varlık sebebi budur. Bu ilk devlet kurulduğundan beri, yaklaşık 6000 yıldır böyledir.
O zaman Cumhuriyet nedir?
Cumhuriyet devletin yapacağı tanımlanmış bu görevlerin kimin tarafından yerine getirileceğinin halk tarafından belirlenmesidir. Cumhuriyet aldığımız hizmetin karşılığını sorgulayabilme hakkıdır. Cumhuriyet yolu kimin yapacağını seçme ayrıcalığıdır. Cumhuriyet kendimize reva görmediğimiz yönetimi değiştirebilme gücüdür.
Cumhuriyet, ateşler içinde içerisinde yanan toprağından, vatan yapmaya çalışan bir liderin halkına layık gördüğü yönetim biçimidir. 7-8 Temmuz 1919 gecesi, henüz Erzurum, Sivas kongreleri bile yapılmamışken, henüz zafer ihtimali belirmemişken bile Atatürk, silah arkadaşı Mazhar Müfit’e (Kansu) zaferden sonra şekli hükumet Cumhuriyet olacaktır’ satırlarını yazdırmıştır. ‘’Siz de çok hayalperestsiniz paşam’’ cevabını almasına rağmen üç buçuk yıl sonra yeni kurulan devletimizin yönetim şekli cumhuriyet olarak ilan edilmiştir.
Cumhuriyet bir hayaldir.