Bu günkü yazımı siyasetteki son durumla ilgili olarak yazmak istiyorum. Önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimlerine iki ay kadar kısa bir zaman kaldı. Siyaset iyice hareketlendi. Bütün partiler tüm kozlarını ortaya koyarak son hamlelerini yapıyorlar. Tüm stratejiler ve ittifaklar, siyasi silahlar kullanılıyor. Ele geçen seçimi son atımlık barut olarak görüyorlar.

Meral hanım altılı masayı dağıttı derken, masa dışında kalmanın nasıl bir psikolojisi olduysa yeni bir hamle ile tekrar masaya döndü. Aslında bu son tabloyu ben şöyle değerlendirdim.

Ormanda aslan ailece sarp yollarda yürürken bir heyelan olur, dağdan kayalar, ağaçlar kopup aslan ailesinin üzerine gelir. Aslanın kendisi dışında ailesi ciddi yaralar alır. Aslan ailesindeki yaralıları mağarasına taşır ve onların tedavisiyle ilgilenir.

Bu olay ormandaki diğer hayvanlar için bir fırsat olur. Tilki tüm hayvanları çağırıp der ki; “Ey komşular, şu anda ormanın kahramanından kurtulmaya en yakın olduğu bir andayız. Aslanın ailesi yaralı, kendisinin morali bozuk, hastalara bakmaktan avlanmaya çıkamamış karnı aç. Hep beraber bir hamle yaparsak bundan kurtuluruz. Yoksa böyle ormanda mıymıntı olarak dolaşırız” demiş. Bu fikir hepsinin kafasına yatmış. Hep beraber toplanıp aslanın kapısına dayandıklarında manzarayı aynı anlatıldığı şekilde görmüşler, cesaretleri bir kat daha artmış.

Hepsi birbirine bakmaya başlamış, Kim önce saldıracak diye. Tilki fikir babası ama en arkada, kimse hamle yapamıyor. Aslan boğazını biraz gıcırdatıp, yerinden hafifçe sallanmaya başlayınca, bir araya gelmeleri asla düşünülemeyen bu hayvanlar topluluğu, aslan için ittifak etseler de topu birden toz olup gitmişler.

Bu hikâyeden aklıma şu geldi. Şu anki siyasi tabloya baktığımızda; Altılı Masa; CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi.

Yetmedi bunlar bu ejderhayı deviremez deyip, yanlarına ülkenin en büyük iki belediye başkanı Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı da aldılar. Yeter mi? Hayır, bu iş şansa bırakılacak bir durum değildir deyip,

Yanına gizli masada oturan HDP, ABD, Avrupa ülkelerinin tamamı, TÜSİAD gibi işadamları lobileri, Yahudi ve Ermeni lobisi, Silah Lobileri, İMF gibi ekonomik lobiler, birçok akademisyen ve bürokratları da aldılar…

Bu yeterli olacak mı? Asla, yine mertçe savaşmaktan korkan bu dünya ittifakı, medya ve sosyal hesaplardan sürekli içerik üreterek, iftira, yalan, abartı gibi akla gelen veya gelemeyen tüm taşlarını toplayıp bu taşlarla da saldırıya geçiyorlar. Bu liste daha da uzatılabilir. Yani dünyadaki bazı ülkeler hariç tüm güçlerle saldırı hazırlıkları son aşamaya gelmiş durumda.

Şimdi AK Partililer dahi, dünyanın tamamı, seven sevmeyen herkes, “Acaba bu dünyanın Herkül’ü şu anda ne yapacak?” diye meraklanıyorlar. Öyle ya bunca güce karşı kalenin anahtarını teslim edip savaşmayı terk etmesi beklenirken, 15 temmuzdaki gibi sırtını Millete ve Allah’a dayayarak; “Ölümüne, ölümüne… Hepiniz toptan gelin, sahalara iniyoruz.” diyerek sahaya mı inecek diye bir bekleyiş var.

Sahaya inerse, acaba ikinci bir 15 Temmuz sonucunu alabilecek mi, bu daha da büyük bir merak konusu. Aslında bunu ben de merak etmiyorum değil. Eğer bu seçim Herkül’ün lehine sonuçlanırsa, aslanın kapısında toz duman olan hayvanlar aklıma geliyor. Bütün dünyanın tüm lobileri ve güçlerine karşı tek başına milletiyle beraber vereceği mücadelede elde ettiği bu başarı dünya güçlerini, içerideki müttefiklerini, kısaca dünyayı yenerek belki siyasetinin jübilesini yapıp, son siyasi hamlesiyle, yenilemeyen adam olarak siyasi hayatını tamamlamış olacak.

Belki Abdülhamit Han’a yapılan o günkü savaşın da rövanşı alınmış olacak. Sayısal gücün, özgül ağırlıktan daha güçlü olmadığı bir kere daha görülecek. Tüm silah, ekonomik, lobi güçlerine karşı inancın ve halkın gücünün kalibresi görülmüş olacak. Aslında kim bilir, belki de bu seçimin galibi Herkül olursa, dünya Müslümanları, mazlumları, sömürgeleri, ezilenlerine bir güç ve özgüven gelerek kapitalizmin, sömüren, korkutan devletlerin sonu olup, yeni bir adil dünyanın kuruluşunun başlangıcı olacak diye de düşünmeden edemiyorum.