İktisat ve işletme kitaplarında şirketlerin kuruluş görevleri arasında sorumlulukları da belirlenmiştir. Kitap diyor ki, şirketlerin yerine getirmesi gereken dört temel sorumluluk var:
- Ekonomik–verimli ve karlı olmak,
- Hukuki – kanunlara uymak
- Etik – kanunların ötesinde toplumsal norm ve beklentilere uyumlu davranmak
- Sosyal – toplumsal sorunların çözümü için gönüllü katkıda bulunmak.
Bakın dördüncüsü işte, bu şirketler sosyal sorumluk projelerine katkı sağlarlar maddesi önemli bir maddedir. Şirketlerin dört temel sorumluluğundan birisi olan bu madde sanırım çokça göz ardı ediliyor hatta hiç hesaba bile katılmıyor.
Şimdi hani ‘Yalova’ya park yaptım, bahçe yaptım, şu yardım ettim, bu yardım ettim’ diye böbürlenenler için söylüyorum: zaten göreviniz değil mi bunları yapmak?
Göreviniz yani!
Yalova’dan kazandığınız paranın bu coğrafyaya vermek zorundasınız. Sosyal sorumluk projelerine aktarmak zorundasınız. Burada sanata, kültüre, edebiyata, çevreye, çevre korumaya kaynak aktarmak zorundasınız. Sosyal sorumluluk olarak görevinizi yerine getirmek durumundasınız.
Sayın yetkililer, sayın fabrikalar, büyük büyük sanayilerin dev tesislerin müdürleri yetkilileri Yalova halkına, Yalova şehrine bu sosyal görevlerinizi yerine getirirken, bunları insanların kafasına vura vura yapamazsınız. Siz bunları yapmaya mecbursunuz. Milyon dolarlar kazanırken, buranın kaynaklarını kullanarak kazanıyorsunuz. Buranın suyunu, buranın toprağını, buranın havasını yani buranın yerel kaynaklarını kullanıyorsunuz. Dolayısıyla burada kazandığınızın bir kısmını burayı tekrar iyileştirmeye, burayı tedavi etmeye, burayı yaşanabilir bir yer kılmaya harcamak zorundasınız.
Hem de bu harcamaların iyi rakamlar olmalı. Öyle sadaka verir gibi üç beş kuruşluk rakamlar değil. Dev gibi şirketlere burada firmalar kurulsun, fabrikalar yapılsın diye milyonlarca dolarlık araziler bedava veriliyor. Peki neden sadece fabrika kursunlar 300-500 işçi çalıştırsınlar diye mi?
Hayır bunun karşılığı sadece bu değil. Buraya her yönden katkı sağlamak zorundasınız!
Sosyal, kültürel, ekonomik, sanat, çevre yani Yalova’yı yaşanabilir bir kent yapabilmek ve sizin Yalova’ya kattığınız ekstra zararları düzeltmek için elinizden geleni yapmak zorundasınız ve bunu Yalovalının kafasına vura vura sadaka verir gibi değil güzellikle yapmak zorundasınız.
Şimdi siz bir üç-beş iş veriyor ya da birkaç kişiye birkaç ihale verdiğiniz için kendinizi rahat sanabilirsiniz. Hop dedik yok öyle yağma. Her şeyin farkındayız. Yalovalı her şeyin farkında. Emlak komisyonculuğu yaptığınızın da farkında. Bize hakaret ettiğinizin de farkında. Kimin ne yaptığının, kimin neyi yapmadığının de farkındayız. İsimleri açıkça söylememe gerek yok. Kimlerden bahsettiğimizi çok iyi biliyoruz. Ama onlar, ısrarla kendilerini bilmek istemezlerse bundan sonra buradan açıkça isimlerini de yazacağım.
Yalova’nın toprağını, Yalova’nın denizini, Yalova’nın suyunu, Yalova’nın ormanını Yalova’nın yolunu, Yalova’nın elektriğini, Yalova’nın iklimini kısaca Yalova’nın her şeyini kullanan herkesten bahsediyorum. Tüm iş adamlarından, tüm fabrikalardan, tüm firmalardan, tüm oluşumlardan, kooperatiflerden, anonim şirketlerden aklınıza kim gelirse gelsin herkesten bahsediyorum. Arkadaşlar şirket olarak tek göreviniz paraları banka hesabında çoğaltmak değil. Sadece buranın her şeyini alıp keyfinize bakmak değil. Buraya katkı sağlamak zorundasınız. Onu da başka bir mazeret göstermeden yapmak zorundasınız. Bunu sakın sizin kapınıza gelenlere verdiğiniz üç beş kuruş ile karıştırmayın. İllaki şöyle mi yapılsın istiyorsunuz; Hani birisi hakkınızda başlıyor Facebook’tan, internetten, gazeteden haber yapmaya, yazmaya, çizmeye, yapıyor yapıyor yapıyor gidiyorsunuz aman ya tamam haber yapma yeter kötü gündem oluşturma al şunları da bizim için yazma artık. Hep böyle mi olsun istiyorsunuz?
Benim görüşüm böyle, yaparsanız uzun vadede doğru bir iş yapmış olmazsınız. Yapmanız gereken şey paylaşmak, Yalova halkıyla birlik olmak ve Yalova ile hemhal olmaktır.
Çok sevgili büyükler, büyük işletmeler, büyük holdingler, büyük mükelleflere bağlı firmalar. Kendinizi Kafdağı’nda görmeyin. O kadar da büyük değilsiniz. Kendinizi kıyasladığınız şey sizden küçükse o kıyas kabul olmaz. Gidin, kendinizi sizde bir tırla kıyaslayın, bisikletle kıyaslamayın. Gün gelir, devran döner. O devran döndükten sonra bütün bu hatalarınızı size geri iade eder.