Yalova beşten büyüktür dedik anlamadılar. Aslında anlamak istemiyorlar çünkü lafın tamamı .............. ya söylenir derler ya, biz lafın özünü anlayana söyleriz anlayan da anladığını belli eder ona göre hareket eder.

Halbuki onlar da anlıyorlar ama anlamamazlıktan geliyorlar. Bir kulakları duymuyor hatta belki iki kulakları da duymuyora yatıyorlar.

Yalova’dan beslenip Yalova’ya ne verdiler dedik yine anlamadılar, hadi canım oradan anlamamaları mümkün mü? Bence kendilerince Yalova’ya karşı üç maymunu oynamayı büyük bir marifet sayıyorlar her şeyinden faydalandıkları bir ile, hiçbir katkı sağlamamayı, sadece kasalarını doldurmayı ciddi bir marifet sayıyorlar. Halbuki dedik ya şirketlerin görevlerinden biri de sosyal kültürel bir görevdir, sosyal toplumsal sorunların çözümü için gönüllü katkıda bulunmak şirketlerin görevlerinden biridir, iktisadi işletmelerin görevlerinden biri de budur, böyle koca koca holdinglerin koca koca firmaları yöneten büyük büyük Ceo’ların bunu bilmemesinin, anlamamasının imkânı var mı?

Yalova’da onca olay oluyor umurlarında değil, kendileri çalıp kendileri oynuyorlar sosyal, kültürel, sanatsal, toplumsal, sivil toplumu ilgilendiren bir sürü faaliyet yapılıyor bu kocaman firmalar, bu koskoca adamlar bu koca holdingler ortada yoklar.

Kapılarını Yalova’ya öyle bir kapatmışlar ki bunların yetkilileri, etkililerle falan görüşmenin imkân yok araya bin torpil koyarsan belki seninle görüşürler, öyle büyük bir kibre, öyle büyük bir kendini beğenmişliğe sahipler ki Yalova umurlarında değil Yalova halkı umurlarında değil sanki.

Yalova2nın tabiri caiz ise etinden, sütünden, suyundan, havasından, işçisinden yani her şeyinden faydalanıyorlar, ama Yalova’ya sadece işçilere verdikleri bir maaşı yeterli görüyorlar. Vergilerini bile burada ödemiyorlar, Yalova’dan işçi alıp çalıştırdıkları hatta belki köle gibi çalıştırdıkları için de Yalovalıların bunlara minnet duymasını istiyorlar hatta belki daha ileri gidip onlara sürekli bir şekilde sanki ibadet gibi minnet etmemizi de isteyebilirler.

Ne zaman işleri düşerse; hani bir izindi, bir cezaydı ya da lazım olan bir toprak parçasıydı, bir devlet arazisinin kendi üzerlerine alınmasıydı gibi öyle ihtiyaç düştüğünde o zaman Yalova’dan birkaç adamı bulurlar o birkaç adamla gerekli işlemleri yaparlar sonra yollarına yine devam ederler. Adları, işletmeleri Yalova’da ama kendileri yok daha doğrusu görünüyorlar ama yoklar.

Peki Yalova sınırları çerçevesinde faaliyet gösteren büyük holdinglerin, büyük mükelleflerin, büyük fabrikaların Yalova’nın sosyal toplumsal kültürel sanatsal faaliyetleri için hiçbir gönüllü katkıda bulunmamasını sebebi nedir ben bilemiyorum? Bilen varsa bana da anlatsın lütfen. Benim sadece tahminlerim var.

Birincisi belki Yalova’daki birkaç kişi hani onlar kendi haklarını alıyorlar diye ya da sadece birkaç kişiye gerekeni yapıyoruz diğer Yalova halkının tamamını boş ver diye düşünüyor olabilirler.

Ya da birileri bunlara ya burası zaten sahipsiz bir il boş ver hiç bulaşma sessiz kulağının üstüne yat istediğini yap hiçbir şeyde olmaz eğer bir şeyler söylerlerse ona da gerekeni yapar susturursun bu iş biter demiş olabilir mi?

Hani daha önce de çok gördük sosyal medyada, gazetelerde fabrikalar işletmeler için bas bas bağıran hatta isim vererek bağıran abilerimizin sonra birkaç ihale aldıktan sonra ağzını açmamalarını ne kadar güzel ne kadar harika işler yapılıyor şu Yalova’da hayran oluyorum gerçekten.

Kendime de çok kızıyorum aslında; sana ne diyorum bazen bırak konuşma, yazma, söyleme kızarlar sana nefret ederler seni karşılarında bir tehlike olarak görürler hem de sana ne bak keyfini çık gez dolaş. Yalova yaşanmayacak bir şehir haline geliyor sana ne, her yerde bir keşmekeş her yerde bir sıkıntı var sana ne haksızlık adaletsizlik yanlışlıklar diz boyu sana ne! Ne bileyim ben aslında sana ne diyip geçmek lazım belki de neme lazım demek en doğrusu.

Kanuni Sultan Süleyman, en yüksek duruma getirmiş olduğu devletin akıbetini hayal eder, günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer çökmeye yüz tutar mı diye derin derin düşünmeye Başlar. Bu gibi soruları çoğu zaman süt kardeşi meşhur alim Yahya Efendi ‘ye sorduğundan bunu da sormaya niyet eder. Güzel bir hatla yazdığı mektubu keşfine inandığı Yahya Efendiye gönderir.

Güzel bir hatla yazılmış mektubu okuyan Yahya Efendinin cevabı bir bakıma çok kısa bir bakıma içinden çıkılmaz bir hal alır: “Neme lazım be Sultanım!” der padişah anlayamaz, sonra da yahya efendi padişaha açıklamasını şöyle yapar;

“Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şayi olsa, işitenler de neme lazım, deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa. Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir.”