Tam yedi yıl oldu. Bu memleketin uçağı, tankı, topu, velhasıl tüm silahları, tarihi şan ve şerefle dolu ordusuna ait üniformayı gasp eden hainler tarafından ar-haya etmeden vatandaşa karşı kullanıldı… Ekmeği ile büyüdükleri ülkenin evlatlarına, acımadan kurşun sıkıp bomba yağdıranların, gözünü kırpmadan şehit edenlerin ihanetinin üzerinden yedi yıl geçti. Darbe girişimi, kalkışma…

Ne şekilde sıfatlandırırsanız sıfatlandırın, bu olaya feraset sahibi bir ülke insanının, atlatılmış bir felaket gözü ile bakması gerekir. Bu olay ne daha önce ülkemizdeki yapılan darbelere benzer, nede öyle Afrika ülkelerinde sabah daha erken kalkanın yaptığı darbelere…

Bu yaşananların neticesinde kalkışmaya cüret edenlerin beklentisi, tam bir kaos ve işgal planı idi. Arzulanan, bir yok oluştu. Binlerce yıllık tarihe sahip bir milleti, tarihten silme planıydı bu hainlik.

Okumayı ve araştırmayı sevmeyen, tek bir kaynaktan beslenen, mukayese yeteneği olmayan, ilahi seslenişin sırlarına kendi kapasite ve iradesi ile vakıf olmaktan uzak, dini konularda atalarını taklit etmenin ötesine geçemeyen bir toplumda, aklını ve vicdanını başkasının kullanımına sunanların toplu hipnozunun sonucu, memleket yok olmanın eşiğinden döndü. Öyle sessiz ve derinden ilerlediler ki yıllar ve yıllar boyunca, etki ve yetki mecralarının hepsine sızdılar. Gün gelince çalınan düdükle de harekete geçtiler. Ama Allah fırsat vermedi. Milyonlar sokağa döküldü. Ülkesine ve geleceğine sahip çıktı. Meyhanede kafa çeken genci de tankın üstüne yürüdü, kadını da namlululara direndi.

Ömer Halis Demir de gözünü kırpmadan canını verdi. Şerefli ordumuz sıcağı sıcağına daha ilk andan itibaren içindeki hainleri, denizin içindeki çer-çöpü kıyıya kustuğu gibi hemen kendinden ayırdı ve prim vermedi.

Uçurumun kenarından dönüşü idrak edemeyenlerin, bu yaşananlara biçtiği elbise yine son derece eğreti durdu. Muhakeme düzeyleri düşük bu insanların, olayı sulandırmanın hevesi ile yaptıkları kontrollü, sahte ve tiyatro gibi nitelendirmeleri tarihe utanç vesikası olarak kaydedildi.

Bu iddiaların sahipleri, 15 Temmuz gecesi ortada da yoktu zaten. Gezi olaylarında polise molotof atıp, havai fişek patlatan, ortalığı ateşe veren güruh ve bu vandal kalabalıklara gezide destek vermese de 15 Temmuz akşamı onlar gibi sahada olmayarak, dolaylı omuz çıkan ne söz de sağcı ve muhafazakarlar gördük maalesef.

Yıllarca beraber yol yürüdükleri tarafından kandırıldığını söyleyen siyasi erkin, en azından tespiti tam isabetti. Altı ibadet, ortası ticaret ve üstü ihanetten oluşan şebekenin hainler ordusu, darbe başarısızlıkla sonuçlanınca süratle kirişi kırdı. PKK’ya teslim olanlar da oldu Yunan’a sığındılar da. ABD ve Avrupa ülkelerine de kaçtılar. Şimdi gittikleri ülkelerde günlerini gün edip; ticaretle uğraşıyor, şirketler kuruyor ve üniversitelerde akademisyenlik bile yapıyorlar. Ne ala memleket…

Türk Halkı’nın feraset ve cesareti ile tarihe not düştüğü bu dönüm noktasında, basiretten yoksunların bu şanlı direnişi hor görme çabalarını onlara çok görmemek lazım. Kökü dışarı çıkmış, emperyal odaklardan beslenen, parçası olduğu büyük ailenin değerlerinden uzak, hırs ve nefretle gözü kararmış bu gavur aşıklarına söylenecek tek söz vardır.

“Hadi Oradan!”

Kalın Sağlıcakla.