Yalova’nın geleceği hakkında yorum yapmak düşünmek belki de çözüm üretmek bize düşemez diye düşünebilirsiniz. Hatta ve hatta sen -ben -bizler otur oturduğun yerde, büyükler, ağabeyler, vekillerimiz, devletimiz bunları düşünür. Sen sana ne gösterilmişse inan, konuşulan projelere, projeksiyonlara güven ve şüphesiz teslim ol, senden istenileni kuzu- kuzu yap, etliye sütlüye pek karışma, zaten ne bilgi birikimin bu işe yeter ne de gücün.
Evet, belki bunların bir kısmında haklılık payı olabilir, ancak bizim ya da benim gibi düşünenlerin niyeti zaten Yalova’nın geleceğini belirlemek. Böyle olacak diye ipotek koyanlar gibi – sabitlemek değil ki. Ben duyarlı bir insan olarak, yaşadığım ülkeye – toprağa - hayata dair kendimi sorumlu hissettiğim için müdahil olmak istiyorum. Yaşadığım şehre dair olan arzu istek ve görüşlerimi beyan etmek istiyorum. Bununla beraber elimin yettiği şeyleri düzeltmek, yetmediklerini dilimle göstermek en sonunda da kalben karşı çıkmak hakkımı kullanmak istiyorum.
Aslında işin en kolayı, tüm sorumlulukları başkalarına havale etmektir. Aman boş ver kardeşim diyerek üç maymunu oynayarak mutlu mesut bir hayat yaşanabilir. Her şeyi bir yere ya da birilerine havale edip rahat huzurlu bir yaşam da sürme tercihi elbette var.
Çevresel sıkıntılar, şehirde genel yapılaşma ile ilgili sorunlar, göçmen-mülteciler ile ilgili sıkıntılar var ama dersin ki hükümet var ya, yetkiler onlarda çözsün işte bana ne.
Ekonomi – işsizlik ciddi problem, kentin OSB gibi sanayileşme ya da çarpık sanayileşme ile ilgili muhtemel sorunları var ne yapalım bize ne bunları da zaten çözmek devletin görevi. Etkili yetkili kim varsa çözsün bize ne de diyebilirsiniz.
Yaşadığımız kentin sorunlarını kim çözecek? İşte bir sürü sorun var karşımızda. Buna da “eee belediye başkanı olmak kolay değil çözsünler kardeşim” dersiniz ve tüm işleri, sıkıntıları başkalarına havale ederek ahkam kesersiniz, hem mutlu hem de iyi bir vatandaş olarak hayatınıza devam edersiniz. Sen işine gücüne bak kardeşim, sorunları, sorumlulukları havale et yoluna devam et.
Gerçekten birçoğumuz böyle düşünüyor-yapıyor, peki soruyorum vicdanlarımız gerçekten rahat mı? Yani çevremizde olan biten şeylere karşı etki, edebilme - katkı sağlayabilme imkanımız olduğu halde, sanki bizim meselemiz değilmiş gibi, meseleleri başkalarına havale edip sonra da ellerimizi yaşadığımız ülkede, çevrede, hatta hayatta olan hiçbir şeye karşı kayıtsız kalmamız mümkün mü?
Kendimizi olayların dışında seyirci olarak gördüğümüz sürece – ki büyük çoğunluğumuz müdahil olmayı seyirci olmaya yeğliyor. İşte budur bizi hırpalayan gerçek, bizi birbirimizden ayıran – ya da ayrı gösteren, aynı hedefe gitmemizi engelleyen, her uyumsuzluğun her kavganın her problemin temelinde yatan gerçek bu, BENİM MESELEM DEĞİL anlayışıdır.
Yalova’ da yaşayan bizler şehrimizdeki her şeye müdahil olmayı ve sahip çıkmayı bu şehirde yaşamanın sorumluluğu olarak bilmeliyiz. Bana necilik zihniyetinden, egoizm ve bencillik hastalığından kurtulmayı başardığımız gün bu şehri güzelce yaşanabilir şehirler seviyesine çıkartmak için ilk adımı atmış oluruz.
Ekonomik sıkıntılarla boğuşan, zaten istihdamı olmayan bir şehrimiz var, coğrafi konumu gereği sınırlı sanayi alanları üretebilecek bir durumdayız ( il sınırları içinde orman vasfı olan araziler çoğunlukta), okumaya giden gençlerimiz bir daha geri dönmüyorlar, haklılar çünkü onlara burada verebilecek bir şeyimiz yok.
Yalova’nın geleceği sizin – bizim geleceğimiz, çocuklarımızın geleceği. Olabileceğiniz her şeye müdahil olup, hayata karışın, ses verin, itiraz edin, öneri getirin. Gerçekten Yalova için parlak bir gelecek istiyorsanız sizde artık bir şeylerin sorumluluğunu üstlenin. Bırakın bana ne bize ne demeyi. Hani çocukken çok sık kullanılan bir atasözü vardı ‘’Herkes evinin önünü süpürse her yer tertemiz olur‘’ diye. Herkes yaşadığı şehre sahip çıkarsa bu şehir bizim olur. Gelecek ancak geleceğimize sahip çıkarak ve kendimizi bu gelecekten sorumlu hissederek çalışırsak güzel olur.
Büyük sıçrayışı gerçekleştirmek isteyen, birkaç adım geriye gitmek zorundadır. Bugün yarına dünle beslenerek yol alır. Bertolt Brecht