Cumhuriyetimizi ikinci yüzyılına taşıyacak seçimlere çok gergin girildi. Tansiyon bir an bile düşmedi. Liderler yüksek tansiyonu lehlerine çevirmek ve taraftarlarını birleştirebilmek için gayret etti.                 

Buna rağmen büyük problemler yaşanmadan milletvekilliği seçimi neticelendi, cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu tamamlandı. Tam da Türk Demokrasisi’ne yaraşır bir şekilde, seçimlere katılım rekoru kırıldı. Temcit pilavı gibi her seçim döneminde ısıtılıp servis edilen “meşruluk” sakızını kimse ağzına bile alamadı. Milletvekilliği seçiminin tartışmasız kazananı Cumhur İttifakı oldu. Meclis çoğunluğu elde edildi. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan, Kılıçdaroğlu’na 2,5 milyon oy fark atarak ilk turu % 5 farkla önde bitirdi. Vatandaş, geçen seçimin en kuvvetli argümanı beka melesini bu seçimlerde adeta taçlandırdı.      

Kılıçdaroğlu’nun HDP oylarını almak için yaptığı Demirtaş’ı serbest bırakma vaadi, adeta siyasi kariyerine kurşun sıkması gibi bir neticeyi doğurdu. Kendi gibi tüm ittifak partilerinin genel başkanları meclis dışı kaldı. Terör örgütü elebaşlarının birbiri ile yarışır şekilde yaptıkları muhalefete destek açıklamaları, vatandaşta Cumhur İttifakı’nın lehine karşılık buldu. Yüksek enflasyon, hayat pahalılığı ve depremin gölgesindeki seçimde, vatandaşın önceliklerinin öne çıkmasını sağladı.                                                                                                                                                         

Terör belasının ne demek olduğunu dünyada belki de en iyi bilen Türk Halkı, bir eline içinde patates soğan olan pazar filesini aldı, öbür eline güven hissini. Ve tarttı. Oyunu bu minval üzere kullandı. Kendine verilen seçim vaatlerinin hiçbiri, kendini güvende hissetme isteğini bastıramadı.                     Vatandaş eldeki kuş yerine teldeki kuşu tercih etmedi. Vizyona sokulmak istenen “Yedi Kocalı Hürmüz” ve “Güçlendirilmiş Koalisyon Sistemi” filmlerinin afişlerini yırtıp, gişeden kaldırdı. Millet İttifakı 21 yıllık yıpranmışlık üzerinden hesap yaparak iktidara galip geleceğini düşünürken, 21 yıldır seçim kaybetmeyen namağlup bir pehlivanın karşısına çıktığını çok da düşünür gibi hareket etmedi.        

Muharrem İnce’nin kaset kumpasına kurban gitmesi sonrasında yaptığı, “bahaneleri kalmasın” açıklaması sahada büyük yankı uyandırdı. Bu olayın faturasını halk CHP’ye kesti. Depremin vurduğu illerde; ‘insanlar enkazda can çekişerek öldü’ ve ‘devlet yoktu’ propagandaları ile bedava ev vaadi bile, bölgede Cumhur İttifakı’nın rekor oy oranlarına ulaşmasına engel olamadı. Seçim sonuçlarının ardından depremzedelere yapılan hakaretler; bu aşağılık hareketi yapanların, cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kaldığını ve o yöre insanının hala oyuna talip olunduğunun farkında olmadığını gösterdi.                                                                                                                                                    

İktidarı değiştireceği pompalanan ve bizzat bu nitelendirmenin yakıştırıldığı gençlerin bile bu sıfattan pek de hoşlanmadığının ortaya çıktığı, meşhur “Z Kuşağı” safsatasının içinin boş olduğu görüldü. “Kazanacak aday” diyerek masadan kalkan Akşener ve “bahaneleri kalmasın” diyerek çekilen İnce, seçimin psikolojik kazananı oldu. Cumhuriyet Halk Partisi yine kendi kemik oyunu alınca, zaten onlarca vekilin küçük ittifak partilerine verilmesine itiraz eden CHP tabanı, bu sefer “Kedi burada ise ciğer nerede?” diyerek bu partilerin bir getirisinin olmadığını görüp doğurmayan kazan için kazan kaldırdı.                                                                 

Siyasi kantara hiç çıkmamış, oy oranları belli bile olmayan Deva ve Gelecek partilerinin, önümüzdeki süreçte CHP’den kaptıkları milletvekilleri ile hangi siyasi argümanlarla siyaset yapıp kalıcı olabileceklerini vatandaş merak etmeye başladı. Seçim sonrası en ağır tablo ile karşı karşıya kaldığını çok yakında daha net göreceğimiz siyasi aktör Saadet Partisi, tabanına sandıkta altı oka oy attıramadı. Kılıçdaroğlu’na “evet” dedirtemedi. Yeniden Refah Partisi’nin büyük risk alarak, kendi listesi ile seçime girme cesareti göstererek elde ettiği % 3’e yakın oy neticesinde, Millî Görüş temsilciliğini bir daha geri alamayacak şekilde RP’ye kaptırdı. Yeniden Refah vekillerinin mecliste yapacağına kesin gözüyle bakılan etkili siyaset ile kendi oyunun bundan sonraki süreçte binde oranlar mertebesinde telaffuz edileceği bir akıbeti seçti.                                                          

Şimdi ülkemiz Cumhurbaşkanlığı seçiminde ilk defa bir ikinci tur deneyimi yaşayacak. Dünyadaki istatistikler, ilk seçimin galibinin % 85 oranında ikinci turda ipi göğüslediğini gösteriyor. Hele hele meclis çoğunluğunun kaybedilmesi, vekilliklerin bol keseden küçük partilere altın tepsi içinde sunulmasının doğurduğu kızgınlık ve ilk turda % 5 oranında fark yenildiği bir durumda, Millet İttifakı’nın seçmenini sandığa tam kadro götürmesinin pek de olası gözükmediği bir seçimde. Bu durum ikinci turda farkın daha da açılacağı sonucunu doğuruyor. Son söz olarak bazı ciddiyetsiz anket firmalarına da bir iki şey söylemek lazım. Yahu Allah’tan korkmazsınız anladık da kuldan da mı utanmazsınız? Paralarını alıp, insanların hayalleri ile niçin oynadınız? Yüzde 1-2 fark olur da kimi anket neticelerinde olduğu gibi % 9 sapma olur mu yahu? ‘İş etiği’ diye bir kavram olduğundan bir haber misiniz? Bu işin sandıkta böyle neticelenmeyeceğini bile bile insanlara niçin umut pompaladınız?

Bu seçim neticesinde siyasi kariyeri biten aktörler gibi kendinizin de sektörde inandırıcılığınızın kalmayacağını ve anket firması çöplüğünde yerinizi alacağınızı hiç düşünmediniz mi? İnsanları niçin kandırdınız?                                                                                                                                         Seçim sonuçlarının ülkemiz ve insanımız için hayırlara vesile olması dileğiyle, kalın sağlıcakla.