Hepimiz, hayatın belirli bir noktasına dahiliz. Her şeye aynı anda yetişemeyeceğimiz gibi, her duygunun kıskacında aynı anda bulunabilmek de hepimiz için çok zor olmalı. Olası ümitsizliklerin hemen ardında umutlara sıkıca sarılabilmek hepimiz için zorlu bir süreç olmalı. Zorlu süreçler, hayatımıza çevirdiğimiz duyguların öncülüğünü ediyor belki de…
Umutlara savaş açan yüreğimiz yeri geliyor umutlarla can buluyor. Aslında doğru yolu da tam burada buluyor sol yanımız. Yüreğimizin umutlarının başkahramanı biziz. Çünkü, umutlarımız hayata duruşumuzu belirleyen ve adımlarımızı en başta kendimize karşı sağlamlaştıran en güzel ve en kalıcı dosttur.
Kalıcılığı yüksek umutların, yüreğimizin en olgun meyvesidir. Bazen bahçemizde çiçeklerimiz solar, ümitsizlikler uğrar yüreğimize. Ama bu bizim için birer imtihandır. Umutlarımıza ne kadar sıkı sarıldığımızın birer ölçümüdür belki de bir noktada. Umutlar öyle saydamdır ki ellerimizin arasından kayıp düşmeye hazırdır hemen.
Ama bizler sağlam kurulmuş umutlarımıza ne denli sahip çıkarsak hayatta attığımız sağlam adımlarımız da o kadar güzellikler getirir ömrümüze. İlkbaharda çiçek açan ağaç gibidir umutların ta kendisi. Sonbaharda yapraklar sararır, kışın yapraklarını döker… Yüreğimiz de böyledir. Bazen sonbahar oluruz, yapraklarımız sararır bazen kış misali dökeriz yapraklarımızı. Yüreğimizde her duygu kalıcı olmayan birer misafir. Uğrar ve giderler. Yüreğimizin en uzun soluklu misafiri umutlardır. Neşe veren, ümit ettiren, gülümsetebilen ve geleceğe güzel bakmamızın sağlayan birer hazinedir umutlarımız. Umut duygumuz hiç solmasın...
Umut dolu yarınlarda buluşmak dileğiyle…