Her insanın hayata karşı belirli sorumlulukları var..

Yaşama serüveni içerisinde pek çok duygunun kıskacında kalıyor gönüllerimiz. Bu sorumluluklarımızı yerine getirebildiğimiz müddetçe o kıskaçtan kolay kurtuluyoruz

Ama bir de o kıskaca asılı kalmak durumu var. Benliğimize işleyen duyguları göz ardı ettiğimizde yüreğimiz asılı kalıyor.

Oysa gönlümüzdeki hiç bir duyguyu küçümsememek gerekiyor.

Hayatta en çıkmaz durumda olduğun anda, yüreğin ve duyguların rehber oluyor yoluna. Siyah umutsuzluklar kaplıyor bazen zihnini. O anda yüreğinden bir ses duyuyorsun. " Zor günlerin ödülü büyük olur" diyor sana yüreğin. Nitekim öyle de. İnsan ne kadar zorlu yollardan geçerse mükâfati da o kadar büyük oluyor. Mutluluk öncesinde çetin bir sınava tâbi tutuluyoruz.

Burada yüreğimizin gücüne ihtiyaç duyuyoruz. Duygularımız ne kadar sağlamsa girdiğimiz savaşta o kadar galip geliyoruz. Ümit duygusunu hiç bir zaman terk etmemek gerekiyor. Ümitlerimiz ne kadar sağlam yoğrulmuşsa, alacağımız zafer de o kadar kalıcı oluyor..

Belirsizlik duygusu kaplıyor bazı anlarda benliğimizi. Yolumuza mavi bir umut ışığı belirsin istiyoruz.

Geçmişe olan özlemlerimizle geleceğe olan kaygılarımız çakışıyor. İşte o noktada geleceğe güzel hayaller biriktirmenin kolaylığını yaşıyoruz.

Bu kolaylığı benliğimize sabitlemek gerekiyor.

Yorgun düştüğümüz anlarda, iyi günlerde en çok sahip çıktığımız duygular bize destek olur.

Hani halimizden halsizliğimiz anlaşılır. Belki uzaklara dalan bir bakış, belki mecali yitirilmiş bir duruş, belki de zoraki bir gülüş.