Ego, Latinceden gelen bir kelime. Anlam olarak 'benlik', 'bencillik' ve 'ben' gibi ifadeleri karşılıyor. Ego, Sigmund Freud'la özdeşleşen bir psikanaliz terimi. İnsanın kişisel özelliklerini koruyarak bilinçaltı isteklerinden bazılarına izin verme hali.
Ego denildiğinde her ne kadar insanın aklına olumsuz şeyler gelse de aslında bu kavram herkeste var olan bir gerçekliktir. Çünkü benliğin farkında olmak, ben ile başlayan cümleler kurmak, gayet normal olgulardır. Ama bazı durumlarda ego, kişiyi karşı konulamaz bir üstünlük kurma çabası içerisine sürükler. Diğer bir ifadeyle; ego kontrol edilemez bir hale gelir. Ya da çığırından çıkarak zihnin katmanları olarak belirtilen ide ve süper ego arasındaki dengeyi sağlayamamaya başlar. İşte böyle durumlarda, benlik duygusu aşırıya kaçar ve ego kişi için aşılması gereken bir sorun haline dönüşür. Yalnızca düşük ya da yüksek egolu insan vardır. Zaten sorun da bu benlik duygusunun az ya da çok olduğu anda başlamaktadır.
Çevremizde sürekli görürüz birileri birilerini egolu olmakla suçlar, bir tartışmada ya da bir olayda fikir söyleyemeyen, vaziyet alamayan, başarı sağlayamamış çukur insanlar hemen yüksek sesler suçlamaya başlarlar. Size egolu derler, fikirle başarılı olamayınca size çamur atarak başarılı olmaya çalışırlar. Büyük gövdeleri ama küçük zekâları olan bu tipler provoke etmeyi, suçlamayı yaftalamayı ve yalakalık yapmayı çok iyi becerirler. Kendi çukurluk kompleksleri olduğunda ise başkalarını her türlü şey ile suçlayabilirler. Bunlardan birisi de egolu olmaktır.
Kendine güvenli olmak kötü değildir aslında gerekli bir şeydir, yani kendine güven olmadan başarılı olmak mümkün müdür ki? Yaptığı işte, inandığı şeyde tam bir duruş gösterme haline de ego deniyor, halbuki ego başka bir şey değil mi? Kendine inancı-güveni olmayan bir insanın yaptığı işte başarılı olması nasıl mümkün olur ki. Burada önemli olan şey güvenin-inancın dengesini sağlamaktır. Yüksek ego insanı kibirli olmaya sürükler, kararında egolu olmanız gereklidir.
Yüksek egolu insanlar hayatta bir yer edinmek, makam mevki sahibi olmak için; düşünmek, okumak, fikir üretmek, çalışmak yerine kolay yolları seçip başkalarının sırtına basarak alçakça bir yükselmeyi seçmiş insanlardır. Bu insanalar hemen birilerini suçlamak için bahane ararlar ve bundan zevk alırlar, söyleneni dinlemekten anlamaktan çok kendileri niyet okuyup karar verip bunu da dikte ederler. Başkasını uluorta egolu olmakla suçlayan biri ya aşağılık kompleksine sahiptir ya da kendisi bastırılmış yüksek egoludur, yani bir doktora görünmesi gerekir.
Bir nevi kendini tanrılaştırmak olarak da ifade edilebilecek yüksek egodan kurtulmak için farkındalığınızı arttırmalı, kibir, üstünlük gibi olumsuz duygulardan uzaklaşmaya çalışmalısınız. Birilerini küçümseyerek kendinizi büyütme huyunuzdan vazgeçmeli, bir yandan benliğinizi hissederken bir diğer yandan da dünya üzerindeki milyarlarca insandan bir tanesi olduğunuzu aklınızda bulundurmalısınız. Okumak, düşünmek, bilgi sahibi olmak ve kendinden başka insanlara- insanlığa değer vermeden yüksek egodan kurtulmak mümkün olmaz. Yüksek egolu olmanın karşıtı alçakgönüllü olmaktır. Yani doğrusu – erdemli olanı alçak gönüllüktür.
Alçakgönüllülük en çok kişinin kendisini alçakgönüllü olarak nitelendirmemesinden anlaşılır, ben alçakgönüllüyüm diyen zaten değildir. İnsanın olduğu gibi görünmesini, sadelik ve basitlikle hareket etmesini alçakgönüllülük olarak nitelendirebilir. Ancak sürekli kendisinin alçakgönüllü başkalarının yüksek egolu olduğunu iddia eden kişiler hem psikolojik olarak hasta hem de zaten riyakâr – iki yüzlü kişilerdir. Erdemli olmayan kişiler sürekli birilerini suçlayan, hemen herkese yafta takan, bilgisi olmayan ama fikri sabit olan, başkalarını suçlamayı kendilerine adet haline getirmiş kimselerdir.
"Erdem, eğer benim düşündüğüm gibi öğrenilebilir bir şeyse, ki ben bu kanıdayım, kitaplardan çok örnek olabilecek erdemli kişilerden öğrenilir."
Andre Comte Sponville