Seçimlere çok kısa bir süre kaldı. İttifaklar ve partiler seçim çalışmalarına tüm hızıyla devam ediyorlar. Bakalım ipi kim göğüsleyecek? Mevcut Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile mi yola devam edeceğiz, yoksa tekrar parlamenter sisteme dönüş vizesi isteyen ittifakların talebi mi vatandaşta karşılık bulacak, bir hafta sonra hep birlikte göreceğiz.

Bu süreçte seçmenin desteğini alabilmek için vaatler sunuluyor, sözler veriliyor. Mühür tabi Süleyman’da…

5 senede bir söz söyleme hakkını elde edebildiği şu dönemde, tercih hakkını elinde tutan seçmen izliyor ve not ediyor. Son sözü vatandaşın söylediği demokratik seçimlerde, sandık sonucunu tanımama siyasi intihardır. Ama en az bunun kadar bir başka tehlikeli hamle ise sandık güvenliğini sorgulayan, sandık iradesine gölge düşüren ve seçmenin aklını bulandıran açıklamalarda bulunmaktır.

Hiçbir demokraside; belli bir standarda ulaşmış sistemlerde sürekli sandık güvenliğini tartışılır hale getirmenin geçer akçe olduğu görülmemiştir. Hele ki Türkiye gibi demokrasisi köklü ve kurumsal temellere oturmuş bir ülkede...

Sandığa bir hafta kala; temcit pilavı gibi tekrar tekrar ısıtılarak, her seçim dönemi öncesi ısrarla kamuoyuna pompalanmaya başlanan “Sandık Güvenliği” tartışmaları artık iyice kabak tadı verdi.

Ben denizde defalarca sandık kurullarında görev yaptım ve okul sorumluluğu görevinde bulundum. Bilenler bilirler. Sandık başında devlet görevlilerinin yanı sıra siyasi partilerin temsilcisi sandık müşahitleri yer alır. Her bir oy pusulası ve her bir zarf tek tek sayılır. Açılan zarflardan çıkan pusulalarda EVET/TERCİH mührü hangi aday ya da parti altında ise herkes görür ve ona göre tüm sandık görevlilerinin elindeki sandık sonuç tutanaklarına tek tek not edilir. Sık aralıklarla tüm sandık görevlileri ellerindeki tutanak verilerini karşılaştırır, birbirleri ile çek ederler.

Oyların tasnifi sırasında; sandık kurullarının üyeleri arasında tartışma en çok mührün mürekkebinin kurumadan pusulanın katlanması ve başka bir aday için ayrılan alana da mürekkebin sirayet etmesi durumunda yaşanır. Daha çok eski kazıma mühür ve ıstampa mürekkebi ile yapılan oylamalarda yaşanırdı bu olay. Son dönemde otomatik kaşe makineleri ile bu sorun büyük ölçüde ortadan kalktı. Bilinçli seçmen de oy pusulasını bu duruma mahal vermeden katlayıp zarfa koyduğu için artık çok daha az rastlanır bir durum bu.

Neticede tüm sandık görevlilerinin, parti temsilcilerinin ve gözlemcilerin önünde bu tutanaklar sayım ve tasnif süreci tamamlandıktan sonra imza altına alınır. Bir tanesi de sandığın kurulduğu odanın giriş kapısına asılır. Siyasi partilerin sandık görevlileri hemen sosyal medya üzerinden görevlisi oldukları siyasi partiye sandık neticesinin yer aldığı imzalı tutanağın görselini anlık olarak ulaştırır. Okul görevlisine de bilgi verir. Islak imzalı orijinal nüshasını da en kısa sürede görevlisi olduğu siyasi partiye elden teslim eder. Siyasi partiler kendi seçim sonuç sistemlerine bu verileri aktarırlar. YSK’nın açıkladığı verilerle mukayese ederler.

Günümüzde tüm siyasi partiler sandık görevlilerine ve okul sorumlularına eğitimler vermekteler. Birçok siyasi parti okullarda avukat da görevlendirmekte. Sivil gözlemci platformları seçimlerde görev almakta. Birçok uluslararası kuruluş da sandıklarda gözlemci bulundurmakta. Bu gerçekler ışığında hâlâ sandıklar acaba güvenli mi?

Oylar güvencede mi?

Sandıkta hile olur mu? gibi soruları gündeme getirmek, bu iddialar ile sürekli kamuoyunu endişeye sevk etmek son derece yanlıştır, abesle iştigaldir. İşi bilene bunlar komik gelir ama sandıktaki tecrübesi, sadece oyunu verip oy mahallinden kısa sürede ayrılmak olan sade vatandaş bu durumdan etkilenebilir. Bu iddialar hiç kimseye bir yarar sağlamaz. Kim yaparsa yapsın iddia sahibine eksi yazar. Halk mızıkçılık yapanı sevmez.

Bakın size Hindistan seçimleriyle ilgili birkaç veri paylaşmak istiyorum. Hindistan’da 1 milyara yakın seçmen oy kullanıyor. Seçimler 7 bölgede 26 eyalette yapılıyor. 950 bine yakın seçim merkezi kuruluyor. Hintliler 1 milyondan fazla sandıkta oy kullanıyor. 11 Milyon sandık görevlisi seçimlerde görev alıyor. Oy verme işlemi yaklaşık 45 gün sürüyor. 464 parti, yanlış okumadınız dört yüz altmış dört parti seçimlere giriyor.

Okuma-yazma oranı çok düşük olan ülkede; parti logosu farkındalığı da olmayan halk, oyunu sembolleri takip ederek kullanıyor. Örneğin oyunu sembolü fil olan parti, el olan parti, saat olan parti lehine kullanıyor. Seçim güvenliği için Hindistan ölçeğinde ve o coğrafyanın gerçekleri göz önüne alındığında belki bir nebze endişe duyulabilir. Ama ülkemizde seçim güvenliği iddialarını gündeme getirenler, Türkiye’yi, devlet geleneğini ve demokrasisini ne sanıyorlar anlamakta güçlük çekiyorum.

Bu iddiaları gündeme getirenlere sormak lazım. Başında kendi partinizden görevlinizin olduğu sandıklarda, seçim güvenilirliğini sorgulanır hale getirmeye çalışırken, sormazlar mı size “Sizin eliniz armut mu topluyor?” diye. Daha sandığa sahip çıkamaz iken, memleketin idaresine nasıl talip olabiliyorsunuz? demez mi vatandaş. Memleket bu kadar başsız, sandık bu kadar sahipsiz mi yahu?

Hadi canım sizde

Seçimlerin ülkemize ve insanımıza hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Kalın Sağlıcakla…