Bir insanın hareketleri, sözlerinden daha yüksek sesle konuşur.
İnsanlara olan saygımı kaybetmemek için uzak duruyorum. Seviyorum "kirpi mesafesini"
Herkese aynı değilim.
Geçen gün bir arkadaşım;
"Biliyorsun kime ne tavır koyacağını, kimine kalp gösteriyorsun, kimine de sopa" dedi :)
Ben de diyorum ki herkes hak ettiğini alıyor bu dünyada. Öyle öteki tarafa falan da kalmıyor...
Eeee kolay olmuyor büyümek. Büyüyebilmek, olgunlaşmak.
Çarpıyorsun, kırılıyorsun, duruyorsun, bekliyorsun, sabrediyorsun. Öğreniyorsun.
Sonra da diyorsun ki "şimdiki aklım, tecrübem ile O zamanki yaşım olsa"... Ne güzel olurdu...
Çok güzel olurdu :))) Maalesef geçmişi hiçbir konuda değiştiremiyoruz. Ama önümüzdeki yolu inşa edebiliriz.
Hem de bu sefer sıfırdan başlamıyoruz.
Müthiş tecrübelerin, harika kazanımlarıyla yeniden başlıyoruz.
Köşe yazılarımı olduğu gibi okuyup beni anlayan, anlamaya çalışan ya da kendince "güzel bir anlam kazananlara" selam olsun. Her yazımı bir tarafa çeken okurlarım, farklı farklı garip bir yerlere çekenlere de selam...
Şunu büyük bir gönül rahatlığıyla belirtmek isterim ki ben ima yapmam.
Bir şeyi söylemek istediğimde söylerim.
Saygısızlık ve patavatsızlık ve hadsizliğin dışında!
Dervişe ne bilirsin? dediklerinde "kendimi bilirim, bir de haddimi" demiş.
Bundan daha güzel bir tarif olabilir mi?
Daha büyük bir olgunluk var mı?
İnsanların en büyük problemi konuşamamak.
Kendini anlatamamak. Doğru ifade edememek gibi bir problem var insanlığın...
Sonra ben onu kastetmedim. Bunu demedim, bunu diyemedim... Bunu demek istemiştim; ler, ler, lar, lar bitmiyor...
Halbuki insanoğlu zeki varlıklardır; epizodik belleğe, esnek mimiklere, öz farkındalığa ve zihin kuramına sahip canlılardır. Ayrıca insan zihni; iç gözlem yapma, kişisel düşünceler edinme, hayal etme, set ve varoluş üzerine görüşler geliştirme yeteneğine de sahiptir.
Türk Dil Kurumuna göre ise insan; Toplum hâlinde bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları sonucunda değiştirebilen ve biçimlendirebilen canlı.
Eğer bu CANLI; Sevgi ve saygı yüklü, arkadaş ve dost canlısı ise, bardağın dolu tarafına bakabiliyor ve sevgiyi çoğaltabiliyorsa, pozitif ve proaktifse çatışmaya yer vermez ya da çatışmaları medeni usulde çözümleyebiliyorsa, esnek ve uyumludur.
Konuştuklarından fazla dinleyebiliyorsa...
Problem üretmekten çok, çözüm odaklıysa "canlı ve iyi bir insandır."
Rahmetli annem hep derdi ki "kızım insan zaten iyi olmak zorunda, insan dediğin iyidir. Bu bir meziyet değil." Derdi.
Ne yazık ki bugün günümüzde iyi insan olmak bir meziyet, iyilik bir özellik oldu.
İnsanlığa ne oldu?
İnsanlık nereye gidiyor?
İnsanlık bitti mi?
İnsan insan dedikleri
İnsan nedir? Şimdi bildim.
Can, can diye söylerlerdi.
Ben, can nedir şimdi bildim...
Eğitim şart :)
Dönüyoruz, dolaşıyoruz illa da eğitim diyoruz. O çocuğu yetiştirecek anne ve baba da bir gün çocuktu. Havalı okullardan, marka, lüks okullardan falan bahsetmiyorum. İlişkilerden bahsediyorum, çocukla ilişkiden öğrenci ile ilişkiden...
Saygıdan, sevgiden ne haber diyorum?
Toplumun en büyük sorunu saygı. Özellikle ebeveynlerinin birbirine saygısı...
Çocuklar sizi izliyor, sizi deneyliyorlar. Sizden öğreniyorlar. Ailede ne varsa çocuklarda onu görüyoruz. Çok açık söylüyorum birbirinize saygınız kalmadıysa, tahammüllünüz yoksa, çocuklarınızın önünde kavga etmeyin. Özlük haklarınız var, ayrılın.
Çocukların yanında birbirinize bağırdığınızda, birbirinize kötü sözler söylediğinizde, tavır aldığınızda onların içinde yarattığınız depremlerin, belki yıllarınızı verseniz düzeltemeyeceğiniz hasarların farkında mısınız?
Şartlar ne olursa olsun önce saygı...
Gelelim tekrar ana konumuz insana.
Hoşgörü, yardımlaşma ve cömertlik, doğruluk ve güvenilirlik, minnettarlık ve şükran duymak, sorumluluk almak değil miydi, böylece insan olmak?