Çanakkale’nin ne anlama geldiğini bilmek, öğrenmek gerekir. Bu bir vatandaşlık görevi olarak addedilmelidir. Nasıl ve ne şartlarda galip gelindiğini, sonuçlarının ne olduğunu ve kazanılmasa neler olabileceği çok iyi idrak edilmelidir. Tüm detayları ile özümsenmesi gereken tarihi bir zaferdir Çanakkale…

Ne söylenilse ne yazılsa ve ne konuşulsa az kalacak, bir kahramanlık abidesidir Çanakkale…

Çağ kapatıp çağ açan bir milletin, canı ve kanı ile dünya tarihinin seyrini değiştirdiği, mazide bir eşi ve benzerinin olmadığı, büyük bir destandır Çanakkale…

Asil Türk Milleti’nin, yedi düvele karşı cansiperane vatanını savunduğu yerdir Çanakkale...

6 Asırdan fazla 3 kıtada at koşturup İslam’ın sancaktarlığını yapan necip bir milletin, İslam için yine ve yeniden kan döktüğü topraklardır Çanakkale…

Ardında bıraktıklarını hiç düşünmeden; düğüne gider gibi, gül tarlasına girer gibi hiç düşünmeden göğsünü düşmana siper edenlerin destanıdır Çanakkale…

Küçücük bedenlerine karşılık, dev gibi yürekleriyle çocuk yaşta ki vatan evlatlarının, değme kahramanlara taş çıkarttığı, babayiğit delikanlılara şapka çıkarttığı yerdir Çanakkale…

250 kiloluk mermiyi “Ya Allah!” deyip sırtında namluya sürüp, düşman gemisinin bacasından içeri sokan Seyit Onbaşı’dır Çanakkale…

Literatürümüze “Taburcu” kelimesini sokan olayların yaşandığı yerdir Çanakkale…

Cephede yaralı asker oğlu ile karşılaşan ama durumu kurtulamayacak derecede ağır olduğu için elindeki kısıtlı miktardaki morfini oğluna uygulamayıp, ihtiyacı olan bir başka yaralı askerin acısını dindirmek için ayırıp saklayan, oğlunu başından öperek, helalleşip vedalaştıktan sonra, son nefesini vereceği bir ağaç gölgesinde bırakıp işinin başına dönen doktor babanın görev yaptığı yerdir Çanakkale…

Karşılıklı siperlerde ezan okunup namaz kılındığını fark edip, iki taraf askerlerinin de Müslüman olduğunu anlayınca, “Müslümanlara karşı savaşmayız” deyip, emperyalizmin prangalarını kırıp, Türk saflarına geçen, sömürge halkalarının hikayesidir Çanakkale…

Mekteplerin mezunsuz kaldığı, vatanın eğitimli tüm insan birikimini toprağa gömme pahasına bir milletin, sancağına sahip çıktığı yerdir Çanakkale…

Mermilerin havada çarpıştığı çetin çarpışmalarda, metrekareye 6 bin merminin düştüğü meydandır Çanakkale…

Kurtuluş Savaşı’nın işaret fişeğinin yakıldığı yerdir Çanakkale…

Askerinin morali bozulmasın, motivasyonu düşmesin diye yaralandığını gizleyen şerefli komutanların çarpıştığı cephedir Çanakkale…

Kendi cenaze namazlarını kılıp, abdestli bir biçimde ölüme koşarak giden yiğitlerin cephesidir Çanakkale…

Sabaha kalkışacakları taarruzda şehit olacaklarını ve kefensiz gömüleceklerini bildikleri için Allah’ın “Allah’ın huzuruna kirli elbiselerle gitmeyelim” diyerek, kurumayacağını bildikleri halde üniformalarını geceden yıkayıp, hazırlanan ve sabah temiz ama ıslak elbiselerle düşmanın üstüne yürüyen yiğitlerin mücadele adresidir Çanakkale…

     Askeri birliklerin asla geri dönmeyi düşünmediği, bulundukları yeri ölene dek savunup, geriden gelen birliklere zaman kazandırmak için mücadele ettikleri, “Hepimiz burada şerefle savaşarak şehit olduk” haberini ulaştırmak için geriye sadece bir haberci bırakıp çatışma hattının gerisine gönderdikleri yerdir Çanakkale…

      Çay, çorba ve kuru ekmek ile bazen katık da olmadan kuru ekmek yiyerek cephede savaşan Türk Askeri’nin kader mücadelesidir Çanakkale…

     Az önce karşılıklı siperlerde birbirlerine kurşun sıkıp savaşırken, susuzluktan ölmek üzere olan düşman askerine su ikram edebilecek kadar da insani davranan Mehmetçiklerin boy gösterdiği tarih sahnesidir Çanakkale…

     Kısacası; Şair Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Şehitlerine isimli şiirinde “Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın.” dediği, dünya tarihinin en büyük kahramanlıklarından biridir Çanakkale…

     Ve fakat…

     Yeryüzünde; Allah’ın İlbay olarak yarattığı, aleme nizam vermiş böyle büyük bir millet yoktur ki büyük tarihi geçmişinden kopuk olsun. 300 Spartalı’nın kahramanlıklarını bilsin de o milletin gençleri, kendi tarihi değerlerine; istenildiği, arzu edildiği ve hedeflendiği kadar vakıf olamasın. Ve yeni nesillere bu kahramanlık mirası layıkıyla aktarılamamış olsun…

     Çanakkale’ye uzun aralıklarla birkaç defa gitme ayrıcalığı ve mutluluğuna erdim. Profesyonel rehberler eşliğinde, müthiş bir bilgi bombardımanına maruz kalarak, ziyaretin başından sonuna duygu seli yaşayarak o kutsal toprakları ziyaret etme şansını yakaladım. Her gidişimde bölgede çok fazla değişim ve yatırım gördüm. Çok sayıda belediye ve okul ile birlikte, özel ve kamu kuruluşlarının ziyaretçi kafilelerini görünce ümidim her defasında daha da arttı. Bu şartlarda bölgede bulunmak, oranın havasını teneffüs etmek büyük bir onur oldu benim için. Şehitlikleri görmek, siperlerde bulunmak, tabyaları incelemek, cephelerde gezmek, çıkartma alanlarında bulunmak, Çanakkale Abidesi’ni ziyaret etmek tarif edilemez bir gurur vesilesi oldu benim açımdan. Hacca umreye gidenlerin her döndüklerinde iştiyakla, tekrar oralara gidip görmek için fırsat kolladıklarını duyardım. Ben de Çanakkale için aynı duyguları hissetmişimdir. Her Müslüman Türk evladının Çanakkale’yi gidip görmesi ve bu destansı mücadelenin izlerinin yer aldığı topraklarla buluşması gerekir diye düşünüyorum.

     Bu hafta köşeme kızım Zeynep’in ilkokul 7. sınıfa giderken kaleme aldığı şiirle son veriyorum.

     Kalın Sağlıcakla…

Çanakkale Zaferi

Böyle bir destanı

Yazmadı hiçbir kitap

Vatanı, milleti ve dini

Kurtardı kahraman ecdat

Yüzbinler şehit oldu

Bağımsız olmak için

Düşmanı boğazda boğdu

Ay yıldızlı sancak için

Kahramanlığı unutursan eğer

Kalmaz elinde hiç değer

Sen rahat et diye

Toprağa girdi nice cevher

Kahramanlara selam olsun

Torunlarınız burada

Emanetiniz namusumuzdur

Göz diktirmeyiz vatana