Ademoğlunun afetler karşısında ne kadar zayıf ve çaresiz olduğu gerçeğini.

Kıtaların Anadolu coğrafyası üzerinde birbirleri ile inatlaşmaya devam edeceklerini ve bu nedenle depremin Türkiye’nin yüz çevrilemez bir gerçeği olduğunu.

Depremin ülkemiz için en acil ve öncelikli beka sorunu olduğunu.

Buna mukabil, depremden asla ders almadığımızı. Almamaya devam ettiğimiz müddetçe de çok daha ağır faturaları ödemek zorunda kalacağımızı.

Bilimi dikkate almanın ve bilim insanlarını dinlemenin ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu.

Depremin değil binanın öldürdüğünü.

İmar barışının bir daha asla gündeme dahi getirilmemesini ve bunun şüyuu vukuundan beter bir durum olacağını.

Acilen bir Afet Bakanlığı’nın kurulması gerektiğini.

Merkezi hükümet, belediye, vatandaş hep birlikte ülkemizde bir kentsel dönüşüm seferberliğinin başlatılmasının ne kadar acil, önemli ve öncelikli olduğunu.

Toplanma alanlarının değerini.

Deprem sonrası kurtarma faaliyetlerin koordinasyonun ne kadar önemli olduğunu.

Yardım organizasyonlarının ne kadar mühim olduğunu ve koordinasyonsuz oldukları takdirde, gönülden kopup gelen malzemelerin nasıl heba olabileceğini.

Kurtarma çalışmalarında yüksek standarttaki ekipmanların değerini.

Yetişmiş, nitelikli personelin hayat kurtardığını.

Yardıma koşan; ancak bilinçsiz ve eğitimsiz kişilerin, iyi niyetli bile olsalar deprem bölgesinde birer depremzedeye dönüştüklerini.

Vatandaşın afet bilincinin geliştirilmesinin önemini.

Okullarda afet eğitimlerinin düzenli olarak verilmesi ve müfredatta geniş bir şekilde yer alması gerektiğini.

Önüne gelenin müteahhit olamayacağı bir sisteme ihtiyaç olduğunu.

Depremde yaşanan yıkım ve can kayıplarında sorumluluğu olanların; kamu personeli ve sivil kim olursa olsun en ağır şekilde cezalandırılması gerektiğini. Bunun toplum vicdanının rahatlaması için ertelenemez ve hızlıca çözülmesi gereken bir sorun olduğunu. 

İnşa sırasında yapılan ve ticarete dönmüş yapı denetimlerinin, denetime muhtaç olduğu gerçeğini.

İnşası bittikten sonra bile binaların; kolon kesilmelerine karşı periyodik olarak kontrol edilmesinin elzem olduğunu.

Yerleşim için sağlam zeminli alanlar seçmemizin zorunlu olduğunu.

Depremde kamu hizmetlerinin aksamaması adına, kamu binalarının çok daha sağlam ve yüksek standartta yapılasının önemini.

Acılar karşısında düşman milletlerin bile yardım için birbirine koşabildiğini.

Ancak; göçmen politikamızın da artık acilen gözden geçirilmesinin gerekliliğini.

Kardeşi enkaz altında iken rahat uyuyamayan, yatağı yastığı batan, yediği lokması boğazında dokuz kere düğümlenen, yardım için tüm imkanlarını seferber eden Türk Milleti’nin, muhtaç olduğu kudretin damarlarındaki asil kanda mevcut olduğunu.

Buna mukabil; Atilla İlhan’ın söylediği gibi her zaman %10’luk bir hain kontenjanına da sahip olduğumuzu.

Maddi yıkımın yanında; ülke insanın milli ve manevi değerlerindeki yıkımın da en kısa sürede imar edilmesinin, geleceğimizi teminat altına alacağı gerçeğini.

Kalın sağlıcakla…