Memleketimiz tanzimattan bu yana bir batılılaşma çabası içinde. Ama olmuyor. Bir türlü dikiş tutmuyor. Bu elbise bize uymuyor. Eğrelti duruyor. Bizim beslendiğimiz kök, bu aşıyı kabul etmiyor. Çünkü batı medeniyeti; kendini var eden düşünce biçimini yani sanattan spora, sosyal hayattan politik ve hukuki kurumlara ne varsa tümüyle eski Yunan ve Roma medeniyetlerinden ediniyor. Kendini dünyanın ekonomik, askeri ve kültürel güç merkezi görme adına kurgulamış bir ego medeniyetinden, adalet ve hak mücadelesinde kılıç sallamış bir milletin alabileceği şey elbette sınırlı oluyor. Bize biçilen bu elbisenin neden üzerimize uymadığının sebeplerinden biri olan, batı medeniyetinin sömürgeci tarihinden burada uzun uzun bahsetmeye gerek yok. Ama buna mukabil; şu an yerküre üzerinde nerede bir savaş var ise, nerede insanlar mutsuzlar ve kötü koşullarda yaşam mücadelesi veriyorlarsa, nerede insanlar ölüyor ve yine nereden göğe dumanlar yükseliyorsa, hep Müslüman beldeleri ve zulme uğrayanlar hep Müslümanlar.
Afganistan, Arakan, Irak, Suriye, Filistin, Kırım, Keşmir, Moro, Orta Afrika, Çeçenistan, Özbekistan, Doğu Türkistan…
Liste uzayıp gidiyor maalesef. Ya bizzat gayrimüslimler veya onların işbirlikçileri tarafından bu baskı ve işkenceler, tüm dünya coğrafyasında devam ettiriliyor.
Yakın tarihte buna en büyük örneklerden biri de maalesef ki Bosna’da yaşandı. Yugoslavya’nın dağılması sonrası ayrılıkçı Sırplar bilinçaltlarındaki hasmane emellerini devreye soktular. Temeli Osmanlı’ya dayanan düşman tavırlar, belirsizlik ortamında azdı ve kontrolden çıktı.
İkinci dünya savaşı sonrası dünya üzerindeki en korkunç katliamlar gerçekleştirilirken, Bosnalı Müslümanlara soykırım uygulandı. O meşhur hümanist tavra sahip, kıyıya vuran balinalar için üzülüp, evcil hayvanları için yılda milyar dolarlar harcayan batı medeniyeti, Avrupa’nın göbeğinde, dünyanın gözü önünde bir vahşete göz yumdu. Göz yumdu demek bile aslında basit bir ifade. Çünkü göz yummak bir tarafa, Srebrenitsa’ya sığınmak zorunda bırakılan Müslümanların ve adeta bir açık toplama kampına dönüştürülen şehirde, bizzat Birleşmiş Milletler güçleri tarafından “Sizi biz koruyacağız” denilerek ellerinden silahları toplandı. Karşılıklı hediyeleşmelerin gerçekleştiği törenler sonrasında Sırp kasapların ellerine teslim edildiler. Gerisi tam bir insanlık suçu serisine dönüştü. Bosnalı kadınların iffetlerine saldırılar yapıldı. Çoluk-çocuk, genç-yaşlı, kadın-erkek, asker-sivil demeden bir millet katledildi. Hem de öyle böyle değil. Kısa sürede de değil. Dünyanın gözü önünde, günlerce, saatlerce, haftalarca bitmek bilmeyen bir katliam yaşandı. Birkaç yüz kişi de değil. Bir bile olsa büyük bir nefret suçu ama binlerce masum öldürüldü. Bugün bile hâlâ toplu mezarlara ulaşılıyor. Ve hâlâ yakınlarını bulamayan acılı insanlar var. Bosnalı Müslümanlar dünyanın gözü önünde, üç maymunu oynayan batı medeniyetinin destek ve iradesi altında yok edilmeye çalışıldı.
Yazının başında işaret ettiğimiz batılılaşma çabasının üzerimizdeki eğrelti duruşu, işte batının hep bu bakış açısı ve benmerkezci egoist dünya görüşünden kaynaklanıyor. Bu nedenle olmuyor, olması da mümkün değil…
Yazımı; Bosnalı Bilge Lider Aliya İzzetbegoviç’in, en sonuncusu beni çok etkileyen şu 10 sözü ile tamamlamak istiyorum. Kalın sağlıcakla…
“Bunu hiç unutma evlat! Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı; devam edegelen sömürgeciliği, döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.”
“Savaşta büyük zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın, ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.”
“Ben Avrupa’ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar, bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı’nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına.”
“Biz de zalimlerden olursak, zulme karşı savaşmamızın bir anlamı kalmaz.”
“Hiç kimse intikam peşinde koşmamalı, sadece adaleti aramalıdır. Çünkü intikam sonu olmayan kötülüklerin de kapısını açar. Geçmişi unutmayın ama onunla da yaşamayın.”
“Geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız. Kin ve intikam peşinde koşmayacağız.”
“Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna'nın özünü de zedeliyor.”
“Bizi toprağa gömdüler fakat tohum olduğumuzu bilmiyorlardı.”
“Bizi yok etmeye çalışıyorlar ama bilsinler ki Müslümanlar yok olmayacaklardı’’
“Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.”