Benlik yani EGO biraz tehlikeli bir kavram ve hatta sınırları iyi belirlemezseniz sizin ve çevrenizdekiler için büyük problemler oluşturabilecek bir hissiyattır. Genel bir yaklaşım ile şöyle tanımlanıyor; Ego, Latinceden gelen bir kelime. Anlam olarak 'benlik', 'bencillik' ve 'ben' anlamlarına geliyor. Psikolojide İnsanın ruhsal yapısının en temel üçlüsü olarak tanımlanan; id (alt bilinç), ego (benlik), süper ego (üst benlik) kişilik dengemizi oluşturmamızı sağladığı iddia ediliyor. Derler ki; Eğer id, egonuz ve süper egonuzu dengede tutma konusunda başarılıysanız bu bir insan karakterinin en sağlam yanıdır.
Ancak sanırım benlik bencillik anlamındaki süper egonun artması önce bireyleri sonra da grup cemiyet ve/veya toplumları etkileyip kitlesel bir bencillik – süper ego oluşturmaktadır. Bencil ve süper egolu bireylerin oluşturduğu topluluklarda; önce kendini beğenme ile başlayan bu yaklaşım gitgide her şeye sahip olma her şeyi kontrol etmek için uğraşmak gibi bir hezeyana dönüşmektedir.
Büyük şehirlerde pek değerlendirim yapılamasa da küçük il ve ilçelerde bu süper egolu toplulukların her şeyi almak her şeyi kontrol etmek arzuları açıkça görülecektir.
Her STK bizim olsun bizim kontrolümüzde olsun istiyorlar. Her kurum ve kuruluş ne olursa olsun nasıl olursa, olsun bizim olsun bizim kontrolümüzde olsun istiyorlar.
Tüm bu sorunlar kümesi, bu bugünün meselesi değil, asla da olmadı. Bunlar yüzyıllık bir meseleler aslında. Gelişmemiş, sonradan gelişen ya da gelişmeye çalışan, insan ve insana saygınlığı bilmeyen insanları kul köle bilen zihniyetlerin bu güne yansıması sadece bu. İnsanların benliklerinin ve egolarının- yani karakterlerinin gelişmesine izin vermeyen süper egolu topluluk-grup-cemaat-kurum yaklaşımları bunlar. Her yerde ben olayım, benim adamlarım olsun, bizim adamlarımız olsun zihniyeti beraberinde liyakatsız kadrolu toplulukların oluşmasını sağlamıştır.
Evet bu kötücül zihniyet ile meydana gelen gerçeklik şudur ki, hemen her yerde benim adamlarım, bizimkiler konuşlanmış durumda. Ancak bunların ne liyakatları var, ne de bizim - sizin dışınızda kendi başına karar verip değer yaratabilme kapasiteleri var.
Her yerde ben olayım bencilliği ile meydana getirilmiş olan topluluklar kalben / zihnen sadık ve bağlı ancak liyakat olarak yetersiz- yetkin olmadıkları için ise iş yapma-iş geliştirme yönünden başarısız olmaktadır.
Söylediklerimin sağlamasını yapmak için küçücük Yalovamızda sağa sola bakmak, biraz irdelemek yeterli olacaktır. Her yerde aynı fikirler aynı zihniyetler hatta aynı kişiler yer alıyorlar. Her yerde onlar var insan başka adam yok mu diye düşünmeden edemiyor. Her görev sahasında bu arkadaşlar olduğuna göre bu arkadaşlar mükemmel olmalılar diye düşünüyor. Yani mecburuz sanırım. Çünkü bu arkadaşlardan başka kimse yok herhalde. Eğer böyle ise bu gerçekle yüzleşip kabul etmekte de fayda var. Burası büyük bir şehir olsaydı bu her yerde ben yaklaşımı ile oluşturulmuş kadrolaşma ya da tüm kurumları ele geçirme stratejisi anlaşılamayabilirdi. Ancak Yalova küçük olduğu için her fotoğraf daha kolay görülüyor daha rahat irdelenebiliyor.
Bu liyakatsız ve tek sesli topluluklar aslında bilerek ve bilmeden sadece kendileri dışındakilere değil, kendilerine de zarar verdiklerinin farkına varmalılar. Her mahallede, her topulukta, her STK da aynı fikirlerin aynı zihinlerin aynı seslerin olduğu bu tekdüzelik hiçbir sorunu çözmez çözmeyecektir.
Güzel fikirler -güzel işler karşıt fikirlerin farklı seslerin çarpışmasından ortaya çıkar. Siyah renk olmasa, her yerin beyaz olmasının ne anlamı olurdu.
Başkalarını bilen kimse bilgili, kendini bilen kimse bilgedir. Başkalarını yönetmek kuvvettir; kendini yönetmek iradedir. Lao Tzu