Hayatım boyunca yaşadıklarımı ve gördüklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum her zaman. Hepimiz futbolu seviyoruz. Yanlışımız sabır ve eğitim eksikliği. Hani derler ya “Dolmuşa gelmek”. Aynen öyle. İtalyanlar, çok kelimeyle derdini anlatır. Biz de sabırsız ve takıntılı olarak sadece motivasyona dayalı futbol oynamak istiyoruz.
Üç büyüklerin saplantılı başarı isteme yarışı, buna katkıda bulunduğunu da üzülerek belirtmek isterim. Ama maalesef gerçekler böyle. Gençlerimiz yeterli eğitmeden eksik bir şekilde, zorlamayla sahaya sürülüp, “Bunlardan bir şey olmaz” diyenler ile çok karşılaştık.
Fakat son zamanlarda Galatasaraylı olmama rağmen, Fenerbahçe’nin Teknik Direktörü İsmail Kartal'ın genç futbolcusu Arda'ya forma vermesi, Galatasaraylı ve Beşiktaşlı genç futbolcuların takımlarında forma şansı bulması ile Türk gençlerinin ve alt yapının ne kadar önemli olduğunu geç olsa da gördük.
Bizler TV ekranlarından imaj takıntısı yaşıyoruz. Arda Güler ve ona formayı veren İsmail Kartal’ın başarısını, cesaretini göremiyoruz. Bunu düzeltecek tek etkili gerçek kendimize güvendir. Şimdi atakta olan kulüpler artık ikinci ve üçüncü sınıf yabancılar yerine gençlere yönelmelidir.
Ben şahsen sporda yöneticilik ve antrenörlük hayatımda çevremizdeki gençlerimize fırsat verildiğinde ne kadar çok başarılı olacaklarını (basketbol, okçuluk ile voleybol) spor dalların da yaşadım ve gördüm.
Bundan sonra biz doğru olanı tercih ederek, artık İsmail Kartal Hoca’yı ve diğerlerini skorla değil, yaptığı işle, yüreğiyle; Arda’yı da temsil ettiği gençler adına alkışlamalı, futbolda yeni ve üretici bir döneme girmeliyiz.
İşte o zaman Türk futbolu da konuşulacak ve bu örnekler ile hedefe ulaşacağız. Bundan da hiç kimsenin şüphesi olmasın...