Ortalık çok bozuk nasıl çocuk yetiştireceğiz

Çocuk yetiştirenlere...

Çocuklarla ilgilenenlere ve eğitimcilere...

Kendi geleneklerimizi başka ülkelerde görüp özenir olduk.

Ne çabuk uzaklaştık kendimizden. Ne zaman bu hale geldik diyorum içimden.

Çocukluğuma gidiyorum. O günleri seyrediyorum. Bir büyük ‘nasılsın’ dediği zaman, ‘teşekkür ederim, iyiyim, siz nasılsınız’ diye öğretilirdi. Babamız eve gelince terlik verirdik. Büyüklerimiz su istediği zaman kardeşler yarışırdık, önce hangimiz verecek diye...

Sabah kalkınca yatağımızı toplar, pijamalarımızı katlar, karyolanın kenarına koyardık.

Terliklerimizi eşleştirip, ayağımızdan çıkan çorabı eşleştirirdik. Çocuktuk ama bir şeyleri yapmaya gayret ederdik. Çünkü öğrenme isteği vardı.

El birliği ile öğrenme isteğini öldürdük!

Sonra onlardan bir şeyler bekler olduk. Yapamadıklarını gördüğümüzde de beceriksiz çocuklar dedik. Halbuki onlar her biri mucize çocuklar. Onların gelişmesine bizlere engel olduk. Yapabileceklerine İnanmadık. Her fırsatta inanmadık. Yavaş yavaş eksilttik onları. Onların yerine kıyafetlerini topladık, katladık...

Neredeyse ellerini yüzlerini yıkadık. ‘Sen dişlerini fırçalayamazsın’ deyip dişlerini fırçaladık. ‘Ayakkabını silemezsin’ dedik. Biz sildik. Yaptıklarında da onere edip desteklemedik. ‘Olmamış’ dedik vazgeçirdik. Onları yavaş yavaş yok ettik...

Erken çocukluk döneminde ve onu takip eden ergenlik sürecinde sadece ders çalışmalarını istedik. ‘Sen ders çalış da bir şey yapma’ dedik. O da bazen oldu bazen olmadı. Eğer doğal gelişimlerine destek olsaydık, yapabileceklerine inansaydık, hayatı yaşayarak, yaparak gerçekleştiren, öz bakım becerilerini tam olarak eline alan, kendi yaşam koşullarına yöneten bireyler olurlardı.

Özgüvenli çocuklar neredeler?

‘Zararın neresinden dönsen kârdır’ der büyükler. Hem geldiğimiz noktada sert büyük manevralar değil ama yumuşak geçişlerle hala yapacak çok şey var. Yapabilecekleri kadar, çıtayı çok yükseltmeden, minik minik arttırarak, güvenerek, inanarak, destekleyerek hala hayata hazırlayabiliriz.

Çocuklar bizim geleceğimiz. Geçen gün Instagram'da bir video gördüm. Çinliler hazırlamış, otobüste yaşlıya yer verme, hamile kadını oturtturma vb. anasınıfı öğrencileri canlandırmış. Değerler eğitimini dramatize ederek, çocuklara yaşatarak öğretmişler.

Bizim geleneklerimiz başka ülkelerin olmazsa olmazları olmuş...

18 yaşında ‘artık evi terk et buraya kadar’ diyen Avrupa şimdi nasıl büyük aile olunur,  nasıl torun, gelin, damat, anne-baba hep birlikte yaşanılır, bunun çaresine gidiyor.

Çocukları, anneannelerinden, babaannelerinden, dedelerinden uzaklaştırdık. Daha minimal çekirdek aileler olduk. Buna özendik. Yalnızlaştık, yalnızlaştırıldık. Halbuki gelişmiş toplumlara bakıldığında bir arada tutmaya çalışan kocaman güçlü aileler görmekteyiz.

Kalabalık ailelerde yetişen çocuklarda saygı ve sabrı beklemeyi, sebat etmeyi sevgiyi hissediyoruz. Eğer yapılabilecek bir şey yok diyor ve siz de benim gibi çekirdeğin en küçüğünden iseniz, zamanla dostluklara kıymet vermek gerekir. Arkadaşlıklara ses vermek, akrabadan öte güzel ilişkiler kurmak gerekir. Hayat paylaştıkça güzel...

Hadi bir teyzeni ara bakalım nasılmış?

Bir sesini duyalım hoparlörü açta ben de duyayım...

Amcanı aradın mı?

Nasılmış anne?

‘Kuzenim beni hiç aramadı ben niye arayayım.’ Ara yavrum bir dahakine de o arar. Sen öğret, sahip çık, dene. Geçen gün arkadaşınla gerildiğini gördüm sorunuzu çözebildiniz mi? Bir kez daha denemeye ne dersin? Çocuğu yetiştirmeye, iyiliğe teşvik edelim.

Sağlıklı çocuklar yetiştirmek istiyorsak, onların öncelikli olarak fiziksel ve duygusal ihtiyaçları ile ilgilenmek gerekmektedir. Onlarla ilgimizde istikrarlı olup,  güvenli ortamı sağlamalıyız. Manevi yakınlık ve onların kişiliklerine saygı duymak en önemli unsurlardan biridir. Psikolojisi sağlıklı çocuklar büyütmek istiyorsak eğer, onların ilgi alanlarına ciddi saygı duymalı ve onların tam da gözlerine bakarak dinlemeliyiz. Mutlaka görüş alışverişinde bulunulmalı çabalarını onaylamalıyız.

Anne ve babaların en çok düştüğü hata da mükemmel olmaya çalışmaktır. Bebeklik döneminden itibaren onlara aşırı korumacı, aşırı disiplin kurma adına gün içerisindeki öğrenmelerine zarar verebilmekteyiz. Birçok durumda; ‘Hayır yapma’, ‘Hayır dur’, ‘Hayır düşersin’ ‘Hayır beceremezsin, ‘Hayır tehlikeli’ gibi cümlelerle gelişimlerine engelleyebiliyoruz.

Anne ya da baba olarak, birbirinden farklı tutumlar sergilemek de benzer olaylarda farklı tepkiler ve tutarsız davranışlarla yine onlara zarar vermekteyiz. Güvenlik adına aşırı koruyucu tavırlar sergilemek, çocuğun eli ayağı gözü ve düşüncesi olmak, onun yerine karar vermek tam anlamıyla yok etmektir. Çocuğun isteklerini; yer zamanı kişi uygunluk durumunda geçirmeli, neye ‘Evet’ neye ‘Hayır’ dememiz gerektiğini çok doğru seçmeliyiz. Onlara vereceğimiz her ‘Evet’ dememiz, ‘Hayır’ tepkisi gelişmeleri için milat olabilir.

Sebep ne olursa olsun çocukla ilgilenmek yerine; Tablet, TV, cep telefonu gibi kolay sonuç alınan teknoloji araçlarını sunmak onların başarısına yönelik bir balta bulmak demektir.

Yine baskıcı ve otoriter bir tutum ve iletişim kurmak, çocuğu zaman ayırmak yerine onu farklı noktalara yönlendirmek engellemek ve eleştirmek, çocuğun psikolojisine bozabilecek sebeplerdir. Çocuk soru sorduğunda kısa net karmaşadan uzak yaşına göre cevaplar vermeli, soruya bazen soruyla cevap verip, cevabı buldurmaya çalışarak onun görüşlerini övebiliriz.

Zaman zaman zorluklarla yüzleşmesini sağlamalı, onun yaşıtında ki  insanların ne düşünebileceklerini, ne hissettiklerini anlamasına yardımcı olmalıyız. Akranlarının ne tip zorluklarla karşı karşıya kaldıklarından bahsedebilir, empati kurmanın dinlemekten başladığını anlatabiliriz.

Çocuklar meraklıdırlar. Bize birçok kez onların soruları saçma gelebilir. Hatta başımızı kaşıyacak zamanımız olmadığında sanki inadına o anı seçer gibi daha çok soru sorabilirler. Ancak onların sorularına yetecek kadar cevaplar vermeli, hem de kızmadan, öfkelenmeden, yumuşak bir ses tonuyla tatlı tatlı anlatmalıyız. Yanıtlarımız da onun sorduğu kadarıyla yetinmeli, mutlaka koşulsuz sevgi göstermeli, onlara sevgimizi dokunsal ve ruhsal olarak hissettirmeliyiz.

Başarısına, davranışlarına, kişiliğine yönelik koşulsuz sevgi göstermek, onların ileride yaşayacağı ruhsal  patolojik sorunları ortadan temelli kaldırmaktadır. Sevgi almayan çocuklar, ilişkilerinde sevgi açlığı gösterebilmektedirler. Sırf sevilebilme uğruna istemediği şeyleri yapmak zorunda kalabilirler.

Zaman dünyadaki en değerli şey ise çocuğunuzla o büyümeden zaman geçirin. Zamanın miktarından çok içeriği ve kaliteli olması önceliğimizdir. Çocukla vakit geçirirken ilgi ve sevgiyi en üst seviyede tutmalı, başka bir şeyle ilgilenmemeliyiz. Akşam yemeklerini mümkün mertebe birlikte yemeli, ya da günün farklı saatlerinde aktivite gerçekleştirebilirsiniz. Yatmadan önce ayıracağınız 15-20 dakika onun ileride güvenli ve sevgi dolu bir kişilik olmasını sağlayacaktır.

Sağlıklı çocuk yetiştirebilmekten korkmayın. Yapmamız gereken tek şey sevgiyi koşulsuz vermeli, saygıyı hep korumalıyız.