Çocukluğumuz ne güzeldi. Sabahları ekmeği fırından, domatesi manavdan alırdık. Hatta mahallemizdeki bütün esnafları tanırdık. Bizi korur kollar sahip çıkarlardı. Paramız yetmediği zaman yazdırdığımız bakkal defterleri vardı. Oysa şimdi kendi mahallemiz de yabancı gibiyiz. Her yer aynı marketler dolu 25 kuruşumuz çıkmasın istediğimiz ürünü alamıyoruz bile. Avrupa’ya benziyoruz gitgide. Ruhsuzlaştırıyorlar bizi.
Aynı tip evler, aynı tip dükkanlar. Kimsenin kimseyi tanımadığı, selam vermediği tadı tuzu olmayan bir ülkeye doğru dönüşüyoruz. Nerede ülkemin çeşitliliği, mücadele eden esnaflarımız… Varsa yoksa büyük şirketleri daha da büyütmek, onların hükümlüğünü kabul etmek. Küçük esnaflar büyük şirketlerin karşısında her gün eriyor. Artık esnafımıza sahip çıkmanın zamanı geldi.
Özellikle Yalova; ruhsuz bir kentte yaşamak istemiyorsan, eti kasaptan, ekmeği fırından almalısın. Hele ki böyle bir hastalık döneminde zorla ayakta duran esnafımıza destek olmalıyız. Aylarca iş yapamadılar. Bugün bana ne diyebilirsin ama yarın tek tip dükkanların inisiyatifine kalınca çok geçmiş olacak. Bunlar tanıdığımız sevdiğimiz kişiler. Ya arkadaşlarımız ya komşularımız ya akrabalarımız. Şimdi dayanışma zamanı.