Dünyada üzerinde hiçbir şey, haksızlık kadar insan doğasına aykırı değildir. Ademoğlunun kimyasını bozar. Toplum huzurunu kaçırır.

Şimdi ikiz iki kardeş düşünün

Biri 8 Eylül 1999 tarihinde işe başlayarak sigorta sistemine dahil olmuş olsun. Diğer kardeş; evraklarından birini yetiştiremediği için kardeşinden bir gün sonra, 9 Eylül 1999 tarihinde işe başlamış olsun. Ve yine düşünün ki bu iki kardeşin 1 günlük kayıt farkının emeklilik haklarına yansıyan bedeli, tamı tamına 17 yıl fazladan çalışmak zorunda kalmak olsun. İlk kardeş 43 yaşında emekli olup emekli maaşına kavuşurken, diğer kardeş emekli olabilmek için fazladan 17 yıl daha çalışmak zorunda kalıp, anca 60 yaşında emekli olabilsin. Emekli olan kardeş 17 yıl boyunca fazladan devletten maaş alsın. Devlet; bu emekli olan kardeş emeklilik tazminatını rahatça alabilsin diye, işverenine ilk 6 ay ödemesiz kredi imkânı sunsun. Bankalar promosyon vermek için sıraya girsin. Devlet her bayramda ikramiye ödemesi yapsın. Emekli olduğu halde çalışmaya devam ederse, işverenine sigorta primi için destekte bulunsun. Emekli olduğu için sahip olduğu evine fazladan 17 yıl boyunca emlak vergisi ödemesin. Örnekteki bu iki kişi karı-koca da olabilirlerdi. Düşünmesi bile insanı ürkütüyor

Şimdi sormak lazım!

Bu ailede bu saatten sonra iç huzur ve mutluluktan, toplumda ise çalışma barışından söz edilebilir mi?

Elbette söz edilemez

İşyerlerinde de durum bundan çok farklı değil. Şimdi de iki iş arkadaşı düşünün. Aynı yaştalar, aynı yerde çalışıyorlar ve aynı işi yapıyorlar. Birer gün arayla sigortalı olmuşlar. Biri EYT’den emekli olmuş ve işveren elemanını çalıştırmaya devam ediyor. Emekli olan; “Ohhh… Bir maaş devletten bir maaş patrondan.

Amanın…

Bir zam devletten, bir zam patrondan.

Yarasın…

Bir promosyon devlet maaşından, bir promosyon patron maaşından.

Gir cebime…

Bayramlarda bir ikramiye devletten, bir ikramiye patrondan.” desin. Çalıştığı müddetçe hep çift dikiş bir hayat sürsün. ‘Yeter bu kadar’ dediğinde ise emekliliğin keyfini sürme ayrıcalığını rahatlıkla yaşayabilsin. Peki ya diğer emekçi kardeşim?

O bu ayrıcalıklara kavuşmak için tam 17 sene, dile kolay 204 ay, dolu dolu 884 hafta ve geçmek bilmez bir 6.205 gün çalışmak, mücadele etmek ve beklemek zorunda kalsın. 60 yaşına kadar çalışsın. Tabi işveren çalıştırırsa. Ama gücü yetmeyip de işten ayrılmak istese, bu defa hiçbir hakkını elde edemeden ve emeğinin karşılığı olan kıdem tazminatını, kendi ayrıldığı için alamadan işten çıkmak zorunda kalsın.

Çalışırken de sürekli toplum bireyleri tarafından;

“EYT sana vurmadı mı?

Emekli olamadın mı?

Girişin ne zaman?” diye sorgulansın, hesaba çekilsin. İnsanın akıl sağlığını kaybetmesi ve çıldırması an meselesi. Bu durumda ne çalışma zevki ne takım çalışması ruhu ne verim ve ne de huzurlu bir iş ortamından söz etmek mümkün değildir.  

Sosyal güvenlik sisteminde, maç başladıktan sonra kural değiştirmek suretiyle geriye dönük haklar elden alınmış ve Emeklilikte Yaşa Takılanlar diye mağdur bir grup oluşmasına neden olunmuştu. Bu insanlar da yıllarca, yukarıda bahsettiğim sıkıntılara benzer durumlarla karşı karşıya kalmış ve psikolojileri bozulmuştu. Sonunda feryatları karşılık buldu ve seçim öncesi mağduriyetleri, bazı eksiklikleri de olsa giderilme yoluna gidildi.

Ancak şimdi bu durumdan çok daha beter bir durum ile karşı karşıya kalmış durumdayız. Toplumun bir kısmının feraha ermesi için atılan bir adım, bir başka kısmının mağdur olmasına sebep oldu. EYT için milat olarak belirlenen kutsal gün 8 Eylül 1999 tarihi, şimdi de başka milyonları ateşe attı. Emeklilikte Yaşa Takılanlardan sonra şimdi de Emeklilikte Adalete Takılanlar diye büyük bir üzgün ve küskün kitle oluşmasına sebep olundu. Adeta kaş yapalım derken göz çıkarıldı.

Anayasada her vatandaşın devlet karşısında aynı haklara sahip olduğuna vurgu yapılıyor ve hiçbir ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşit olduğu ilan ediliyor. Ancak bir günle gelen 17 senelik esaret bu ilkeler ile taban tabana zıt bir durum oluşturuyor. Bu duruma maruz kalan milyonlar kıyak emeklilik istemediklerini belirtiyorlar. Kademeli ve adaletli bir emeklilik sistemi talep ediyorlar. “Biz köle miyiz ki 17 yıl daha fazla çalışalım. Yıla, aya, güne değil eşitsizliğe ve adaletsizliğe takıldık?” diyorlar.

Bu uygulamanın dünyanın hiçbir yerinde olmadığını savunuyorlar. Türemiş kalabalıklar olmadıklarını, fırsatçılık yapmadıklarını ve devletin sırtına yük olmak için yola çıkmadıklarının altını çiziyorlar. Primini ödemesine, vergisini ödemesine, gününü tamamlamasına karşın çalışanların, bu son düzenleme ile haklarının gasp edildiğine inanıyorlar. Türkiye bir hukuk ülkesi ise bu sorunun da bir an evvel çözülmesi gerektiğine işaret ediyorlar. Lütuf değil, adalet istediklerini haykırıyorlar. 8 Eylül 1999 yılından sonra işe girdiler ise suçlarının ne olduğunu soruyorlar. Sonuna kadar da haklılar

Hz. Ali şöyle diyor; “Devletin dini adalettir.” Devletin bu noktada tedbir alıp; sosyal ve adaletli devlet baba anlayışına ters bu durumu ortadan kaldırması gerekiyor.

Daha az prim ödeyenin genç yaşta emekli olduğu ancak diğer çalışanın emekli olabilmek için daha fazla pirim ödemek ve 17 yıl fazladan çalışmak zorunda kaldığı bir sistemin, adaletli olduğunu iddia etmek herhalde en basit tabiri ile abesle iştigal etmekten başka bir şey olmaz.

Herkes için eşit şartlarda ister yaş ister prim koşulu olsun, adil bir emeklilik sisteminin bir an önce devreye alınması, bu ülkenin en öncelikli gündemi olmalıdır diye düşünüyorum. Huzurlu bir toplum ve saat gibi tıkır tıkır işleyen bir iş hayatı için bunun olmazsa olmaz olduğuna gönülden inanıyorum. Nasıl ki 1999 yılında yapılan adaletsizlik 24 yıl boyunca bir an bile gündemden düşmemiş, yapılan haksızlığın kamu vicdanını rahatsız etmediği bir an bile olmamışsa, emeklilikte yaşa takılanların durumu da aynıdır ve bu sorun da ivedilikle çözülmelidir.

Emeklilik sisteminde; makul ve dengeli bir kademe yöntemi benimsenmeli ve toplumun kabul edeceği bir düzenleme ile tüm mağduriyetler ortadan kaldırılmalıdır.

Toplumun huzur ve refahı için bu adım acilen ve öncelikle atılmalıdır.

Milyonlar bu adımı dört gözle beklemektedir.

Talepleri ise gayet NET, emeklilikte ADALET!

Kalın Sağlıcakla…