17 Ağustos 1999 tarihi bu bölgede yaşayan hepimiz için hayatımız boyunca unutamayacağımız en karanlık gündü.
Gece saat 03.02’yi gösterirken yeryüzü gökyüzüne, dağlar denizlere ulaşmak istiyordu. Bir kibrit kurusu gibi sallanan evlerimizden kendini sağ salim dışarı atabilen şanslı ailelerden biri de ben olmuştum. İlk şoku atlattıktan sonra en yakın çevremizden başlayarak insanlara yardım etmek için seferber olmuştuk. Her kurtardığımız can bizler için büyük bir yaşam enerjisi, büyük bir güç kaynağı oluyordu.
Ertesi gün Anadolu’mun yardımsever, vatansever insanları ülkemin dört bir yanından bizlere yardım ulaştırmaya başlamıştı. Her kesim, her meslek kuruluşu, sivil toplum örgütleri, siyasetçiler, sosyologlar, psikologlar depremin acısını dindirmek için seferber olmuştu. Aradan 20 yıl geçti. Aynı ülke, aynı acı, aynı siren sesleri.
Bu gün yine devlet, millet, tüm kurum ve kuruluşlar yaraları sarmak için büyük bir uğraş verirken, zifiri karanlık belli bir kesim başta Kızılay olmak üzere devleti ve kurumlarını suçlayarak ve suçlu göstererek acımızı bile yaşamamıza müsaade etmediler. Bedenimize, yüreğimize, birliğimize depremin acılarından daha büyük bir acı bıraktılar.
Bir tv programında insanlıktan nasibini almamış sözüm ona karanlık bir aydın ‘’Devletin İç İşleri Bakanı battaniye taşır mı? Diyebilecek kadar küçülüyor, onlarca sosyal medya soytarısı, ‘’inşallah ölenler……. Partilidir’’ diyebiliyor.
Elbette deprem ülkemizde hayatımızın bir gerçeğidir. Elbette devlet ve millet el ele vererek deprem yaralarını sarmalıyız. Elbette ülkemin deprem gerçeğine yönelik bilimin ışığında gelecek nesillerin böyle acılar yaşamaması için gerekli tüm tedbirleri almalıyız. Ancak hiç birimiz bu ortak acımız yüzünden devleti ve devlet kurumlarını suçlayacak kadar alçalmamalıyız.
Benim için bu cennet ülkemde depremle yaşamak, bu zavallı ve zifiri karanlık insanlarla yaşamaktan daha kolaydır.
Depremin acılarının bir an önce kapanmasını, devletimizin ve milletimizin gelecekte nesillerimizin depremden zarar görmemesi için tüm tedbirleri almasını diliyorum.
Hoşça kalın, mutlu kalın, sevgice kalın.