İnsan sıcak evinde ruhen üşür mü? Uyumaya çalışırken yatağı, yastığı batar mı? Yediği yemek boğazından geçene kadar, yedi boğumuna da ayrı ayrı takılır mı? İmkanlarından utanır mı insan? Karlı havada, dondurucu soğukta, enkaz altında kardeşleri kurtarılmayı beklerken, elbette bunları yaşar.
Bilim insanları; deprem ölçümlerinin yapılabildiği ve kayıt altına alındığı 1.900’lü yılların başından bu yana, karada yaşanan en büyük ve yıkıcı deprem olarak nitelendirdi bu felaketi. Tüm dünya medyası “Kıyamet” olarak manşetlerine taşıdı yaşananları. Birbirini tetikleyen zincirleme depremlerde binlerce ev yıkıldı, binlerce insan hayatını kaybetti ve yaralandı. Hayatta kalanlar ise kar yağışı altında sokaklarda barınaksız kaldı. Sınır ötesinde, Suriye’de bile binlerce insan depremde can verdi. Acı, uluslararası bir boyut kazandı.
Anadolu topraklarının, buluşma noktası olduğundan övündüğümüz o koca kıtalar birbiri ile inatlaştı ve yine bir insanlık dramı yaşandı. 99 depreminin umut veren simalarından Kandilli Rasathanesi Müdürü merhum Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara’nın büyük bir toplumsal farkındalık yaratan o sözleri geldi yine aklımıza. “Deprem öldürmez, bina öldürür.” Yine aynen öyle oldu. İnsanlar yıkılan binalarda hayattan koptu. Türkiye coğrafyasının 7’de birinde, 10 ilde, 13,5 milyon kişi, kıyamet provası gibi bu felakette dehşeti yaşadı.
Peki bunlar yaşandı ve ardından ne oldu? Bir millet topyekün ayağa kalktı. Tüm bir ulusun yüreği, depremzede vatandaşlarımız için birlikte attı. Devlet-millet el ele yaraları sarmaya koştu. Enkaz başlarında bir cana daha el uzatmanın mücadelesini verdi ve vermeye devam ediyor. Anneler, bebekler, yaşlılar günler sonra beton yığınlarının altından kurtarılıyor. Ama afet ve etkilediği alan çok büyük. Siz bırakın bu felaketi bile siyasete alet eden ahlak yoksunlarını… Hiç kulak asmayın. Dünyanın hangi ülkesinde yaşansa, bu ölçekte bir felaketin yaralarının hemen sarılması çok kolay değil. Ucuz kasaba siyaseti yapanların, bulundukları yerleşim yerlerindeki deprem yardım koordinasyon merkezlerini ziyaret etmelerini tavsiye ederim. Gitsinler ve milletin devleti ile birlikte nasıl da canhıraş gayret ettiğini görsünler. İş yerine laf üretmeyi bırakır ve belki utanırlar. Bakmayın siz… 1999 Büyük Marmara Depremi’ni iliklerimize kadar yaşadık, deprem ne demek iyi kötü biraz biliyoruz da bir iki kelam etmeye yüzümüz var.
1999 depreminden sonra alınan derslerle kurulan AFAD, sahada çok büyük işler yapıyor. Afetin yaraları sarılmaya çalışılıyor. Ama işte tam da bu noktada bazı gerçeklere işaret etmekte fayda var. Afet yönetimi afetin yaralarını sarmadan ibaret değil elbette. Asıl mühim mesele; doğa olaylarının afete dönüşmemesi için önceden tedbir alabilmek. Asıl büyük başarı bu. TV’lerde konuşan bir deprem uzmanının şu sözleri beni çok etkiledi. Diyor ki “Benimde hocam olan Prof. Dr. İhsan Ketin, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nı keşfeden kişidir. Ve TÜPRAŞ inşa edilmeden önce yerinin yanlış olduğunu, seçilen yerin fay hattı üzerinde olduğunu ve başka yere konumlandırılması gerektiğini söyledi. Ancak kimse onu dinlemedi.” 99 depreminde bu tesiste yaşananları hepimiz çok iyi biliyoruz. Ülkemiz maalesef deprem, sel, yangın, heyelan ve buna benzer birçok doğa olayının sıklıkla yaşandığı bir yer. Bu nedenle afetler yaşanmadan, artık öncü tedbirlerin alınması için ciddi bir irade ortaya konulmalıdır. Özellikle Marmara Bölgesi’nde beklenen deprem öncesi, mega ölçekli kentsel dönüşüm projeleri hayata geçirilmelidir. Bu noktada; deprem sonrası ortaya konan devlet-millet birlikteliğinin, deprem öncesi de tesis edilmesi gerekmektedir. Kentsel dönüşümde; devletin tüm kurumları ile artık bu işi halka yayması elzemdir. Kentsel dönüşümle elde edeceği yeni evinin, birkaç metrekare daha fazla olması için sürecin önünü tıkayanların da şapkalarını önlerine alıp düşünmeleri gerektiğine inanıyorum.
Gün ayrışma değil, birlik-beraberlik günüdür. Halkımız bunu çok bildiği için kenetlenerek, adeta tek yürek olmuştur. Yaralar sarılacaktır. Elbette giden canlar geri gelmeyecektir. Ama yeni yaralar açılmaması ve başka canların yok olmaması için artık bundan sonra, yaşanan bu felaketin milat olması gerekmektedir.
Kalın sağlıcakla…