Türkiye son yıldır gerçekleştirdiği yerli ve milli ataklar ile savunma sanayisinde önemli ölçüde bağımsızlığını kazandı. Güçlü ordusu ile dosta güven verirken, düşmana korku saldı. Bunlar ülkemiz için güzel gelişmeler ama yetmez. Çünkü savunma sanayimizde yakaladığımız özgürlüğümüzü maalesef diğer ekonomik başlıklarda gösteremiyoruz. Bunu anlamak için memleketin dört bir köşesindeki marketlerin raflarına bakmak yeterli.
Katil ve Siyonist İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği katliamlar sonrasında Dünya genelinde ambargolar başlatıldı. Katil İsrail’e açıkça destek veren markaların ürünlerini satın almamak için aklı hür, vicdanı hür, her dinden ve ırktan insanlar bu ambargoya destek veriyor. Ülkemiz de aklı ve vicdanını üç kuruşa satmamış insanlar ambargolara katılıyor. Ben de Hz. İbrahim’in ateşine su taşıyan karınca misali katil İsrail’e destek veren markaları asla ve kata satın almıyorum. Bu tepkim okyanusta bir damla biliyorum. Ancak şunu da biliyorum: bu damla zamanla bir sel olacak ve önüne çıkan tüm bentleri yıkıp geçecek.
Gelelim asıl konumuza: Geçtiğimiz günlerde eşimin elime tutuşturduğu sipariş listesiyle marketin yolunu tuttum. Marketin adı bile Yerli Market. Ancak sadece adı öyle, içi değil. Eşimin istediği ürünlere bakıyorum tek tek. Bir elimde de İsrail mallarının listesini gösteren bir ekran görüntüsü. Hangi ürüne elimi atsam kırmızı ışık yanıyor. Neyse bunu geçeyim diğerine bakayım diyorum yine aynı kırmızı ışık. Listemdeki sadece tuzu alabiliyorum. Geri kalanların hepsi hep boykotlu mallar. Bunların yerine alabileceğim yerli ve milli muadil bir ürün de bulamıyorum. İçim yanıyor. Yahu neyin direnişi, adamlar çoktan raflarımızı gizliden gizliye işgal etmişler bile diyorum.
Ne kadar çabalarsak çabalayalım hepimizin evinde bu katil İsrail’in mallarından var. Yani hepimizin elinde bir masumun kanı var. Dilediğimiz kadar kahrol İsrail diye bağıralım. Ne fayda! Çünkü tezgâhı öyle bir kurmuşlar ki en iyi, en kaliteli, en cafcaflı ürünler hep bunlarda. Bir de bunun eve dönüş kısmı var. Hanım bir bana bakıyor, bir elimdeki tuza. Ben bir tuza bakıyorum bir hanıma. Hayırdır diye soruyor bana. Sorma hanım sorma tuzla buz olmuşuz da haberimiz yok diyebiliyorum sadece.