Batan bir tekne hayatınızı ne kadar değiştirebilir?

 

14 asır önceydi…

Cidde’den yola çıkan Tevhid yolcuları, sahile ramak kalmışken alabora oldular.

Kıyıda çığlık çığlığa bir koşturmaca yaşandı. Denizciler kurtarılmıştı.

Okyanusun dibini boylamamış ne varsa tekneden kıyıya çıkarıldı.

Zamanla Arakanca Arapça’ya karıştı. Ümmettiler. Arakanlı eşleri oldu, çoğaldılar.

‘Abdu’r rahme’ idi, Arakan. Rahmet Ülkesi!

“Buda mı gelecekti başımıza?” deyip Budist olan milyonlar, insanizmi bırakıp Kitap’a koştular.

Heykeller darmadağındı; yer ile yeksan olmuş, şirk belası tarihe karışmıştı.

Kral Naremeikla, Süleyman’dı, artık! Değişen sade adı değil, kimliğiydi.

Arakan İslam Devleti, çekim merkeziydi. Yeryüzü gıpta ile bakıyordu. Parası, bayrağı, başkenti vardı.

Budistler ise yeni efendilerini seçmişlerdi: İngilizler!

Budist-Hristiyan cani kılıklılar, bir gece Arakan’ı baştan başa kuşattılar.

Yeryüzü cenneti Arakan, ilk defa, sürgünle diri diri yakılmayla karşı karşıyaydı.

Ormanlar, mescidler, medreseler kül oldu.

Efendilerin Savaşı 1. Dünya, Japon hunharlığını getirdi, bölgeye.

İngiliz danışıklı dövüşü sahnedeydi: “Biraz da sen öldür!” Arakan’ın yüzbinleri hayatta yoktu. Dün var, bugün yoktu.

Lemro Nehrinin suları aylarca kan kırmızı aktı.

Budist Rakhineler her duruma müsaitti. Tetikçi oldular, kendi halklarına karşı. Oysa akraba idiler, Arakan’la!

Müslüman için namert düşmanın kim’liği farketmiyordu.

Hem İngiliz’e, hem Japon’a, hem Rakhinelere karşı cihad ettiler.

Budist Thakin Partisi, kan döküyor, nefret saçıyor; İngiliz sermayeli radyo, provokasyon kokuyordu:

“Müslümanın canını al, malını gaspet!”

Algı yönetimi devredeydi: “Arakanlılar, Hintli Müslümanlardır!”

100 asırlık ülkelerinde kimliksizdiler artık; hastane yok, okul yok, tapu yok!

Burma diktasının sinsi çağrısı: “Silahlarınızı teslim edin, söz, barış olacak!”

İşte o an kurşunlar boca edildi; can verdiler, oracıkta. Müminin feraseti neredeydi?

2012… Mayıs…

10 milyon Arakanlı bir kez daha kuşatıldı. Ağaçları bağlayıp yaptıkları sallar, Bengal Körfezi’nde tabutları oldu.

Arakan yanıyordu. Buda hilesi, siyonizmden çok şey öğrenmişti.

Burma Terör Devleti, evleri dükkanları hem yakıyor, hem de kaza vergisi alıyordu.

Bangladeş yeni mülteciye sınırları kapattı.

Hasina: “Myanmar, her müslümanı Bengal’e yollayarak ‘Müslümansız Arakan’ istiyor.”

Myanmar: “Müslüman Bengal sizi istemiyor!”

İki dikta arasında kalan Arakanlı, Bengal’in her yerine dağıldı. Dağ başları, göl kenarları, santim santim toprak parçası Arakanlılarla doldu taştı.

1 milyon Arakanlı, derme çatma 20 metrekarelerde 10 kişi yaşıyor(!)

Gündüz erkekler, gece kadınlar yıkanıyor. Uyku sırayla. Pirinç lapası, en güzel dünya nimeti, Arakanlı için. Soğuk sıcak fark etmiyor. Yeter ki, açlıktan ölmesin.

Ölüm ile yaşam o kadar iç içe ki, hemen yanı başlarında iki metre mezar açıp devam ediyorlar, hayata.

Donuk gözler, neşesiz yüzler, ümitsiz yürekler… kampların vazgeçilmezi.

“Gün gelir, Burma katillerinden intikam alırız!” diye her ailenin 9-10 çocuğu var.

Fakat ne yazık ki, analar evlatlar birbirinden kısa sürede ayrılıyor. Ecel alıp götürüyor, çoğunu.

Çin/Tayvan organ mafyası gün geçmiyor ki yüzlerce çocuğu kaçırmasın.

Zehra’nın Gözleri’nin Arakan versiyonu bu.

Myanmar, İslam adına ne varsa yok ediyor. Ezan kısık, sünnet gizli, Kur’an yasak.

Nikahın bile vergisi var. Özel mülkiyet mi, o da ne? “Her şey devletin!”

Müslüman ölüler yakılıyor: “Yer işgal etmesin!”

Nagamin timi, Budist rahiplerden haz alarak hayatı cehenneme çevirirken, ümmetin çocukları sınır boylarında ölümü bekliyor.

Tarık Sezai Karatepe