14 Eylül tarihinin ayrı bir yeri vardır Burhaniye köyümüzün. Yalova ilimizin her bir köyünün tarihi dokumuzdaki yeri farklı. Bu farklılık ilimizin zenginliği aslında. Köylerimizin geçmişten gelen tarihi bağları aslında pek çok araştırmacının konusu olmuş durumda. Yalova tarihinde köylerimizin geçmişten gelen bağlarını net olarak görebiliyoruz. Köyleri ile isimleri anılan pek çok büyüğümüz adeta kahramanlık destanları yazmışlardı İstiklal mücadelemizde. Şimdi ise torunları dedelerinin tarihten gelen bağlarını daha da sıkılaştırmak istiyorlar. Bizlere düşen onların kahramanlıklarını, bu devlet ve millet için yaptıklarını gelecek nesillere her boyutu ile taşıyabilmek ve sıcak tutmak. Her bir köyümüzdeki bu şahsiyetler için köylerimizden başlamak üzere Yalova tarihinde altın harflerle yazılması gerekiyor. Peki nereden başlanılabilir? Öncelikle bu şahsiyetlerin her bir köyümüzde tespiti ile işe başlamak gerekiyor. Onların kattıkları değerleri yeni nesillerin farkındalığını artırarak inanıyorum ki geleceğe daha iyi ışık tutacaklardır.
Bu köşe yazımda Yalova’nın düşman işgalinde 30 yaşında teğmen rütbesindeyken bu topraklar için canını feda ederek şehit olan Yalova şehitlerinden bir kahramanın güncesinden sizlere kısa notlar iletmek istiyorum. Birinci ağızdan, vefat etmiş olan torunu Remzi Deniz’den alınmış bilgilerle derlenen yazı ile işte Teğmen Abdülkadir Efendi:
Remzi Deniz, Yalova’ya bağlı Burhaniye köyünde 1939 yılında doğdu. Ocak 1921 tarihinde Dumantepe’de şehit düşen Teğmen Abdülkadir Efendi’nin tek kızı olan Halime Hanım’ın oğludur. Dedesi Teğmen Abdülkadir Efendi’yi şehit olduğunda yanında bulunan Halasının Eşi Ali Aksoy’dan defalarca dinlediğini ifade ederek o günleri anlattı.
Karamürsel Askerlik Şubesine bağlı, Hacı Mehmet (Yeşil İmam) oğlu, 1308 doğumlu, teğmen rütbesindeki Abdülkadir Efendi Dumantepe mevkiini savunurken şehit düştü. Şehitlik madalyası, 525 sayılı kanunun 2. Maddesi gereğince 5 Şubat 1928 tarihinde kızı halime Aytuna (Deniz) ya intikal etti. Harp Okulu mezunu olan ve Mondros Ateşkesinin imzalanmasından sonra Osmanlı Ordusu’nun dağıtılması nedeniyle köyüne döndü. Burhaniye köyde bir direniş birliği kurdu. Teğmen Abdülkadir Efendi, Yunanlıların Yalova’yı işgalinde Dumantepe mevkiinde mevzilenerek şehit düşünceye kadar kahramanca çarpıştı.
Kocaeli Grup Komutanlığı, Teğmen Abdülkadir’e Dumantepe mevkiini tutmasını ve direnişe geçmesini söyledi. Eğer bu tepeyi tutamaz iseniz diğer tepede direnişe devam ediniz dendi. Abdülkadir Efendi de “Ben subay olarak yetiştirildim. İkinci bir tepeye geçmem. Şehit olurum. Mevzilendiğim tepeyi asla bırakmam.” karşılığını verdi. Çünkü İstanbul’dan Anadolu’ya silahlar Karamürsel üzerinden kaçırılacaktı. Yunan cephesi bu bölgede ikiye bölünecekti. İzmit ve Yalova işgal altında olmasına rağmen Yalova ve Orhangazi tarafından gelecek Yunan ve işbirlikçi Rumlarla Ermenilerin önüne set çekilecekti.
Teğmen Abdülkadir, kendisine verilen bu görevi Dumantepe mevkiinde şehit düşünceye kadar başarılı bir şekilde yerine getirdi. Düşman kuvvetlerince Yeniköy tarafından Türk köylerine baskın düzenlendi. İlk baskında düşman geri püskürtüldü. Büyük kayıplar verdirildi. Sonra intikam alırcasına Yeniköy yakınlarında bir maşatlıkta (mezarlık) çocuk, kadın ihtiyar bir araya toplandı. Ve zavallı savunmasız insanlarımız öldürülmeye başlandı. Vahşet ve işkence uyguluyorlardı. Abdülkadir Efendi uzak bir mevziden dürbünle yapılanları izliyordu. Bir ara yanındaki arkadaşlarına da baktırdı. Yapılanları izledikçe gözleri doldu ve ağlamaya başladı. Yanındaki gönüllülerle birlikte oraya baskın yapmaya karar verdi. Bir vadiden aşağı indiler. Ortalığı sis basmıştı. Düşman tüfekleri çatılı bir haldeyken herkes bir hedef paylaştı ve mevziler yoğun ateş altına alındı. Fazlaca kayıp verdirdiler. Havanın sisli oluşundan faydalanarak aynı vadiden kayıp vermeden geri döndüler. Düşman takip yapamadığından bölgeyi top ateşine tuttu.
Dedem Abdülkadir Efendi, her zaman derdi ki: “Silahlarınızı düşmana teslim etmeyin.” İşgal güçleri ise “Silahlar teslim olmazsa bütün Türk köylerini yakacağız.” diye tehditte bulunuyordu. Bu korku üzerine 800 mavzer, 500 el bombası Türk köylerinden toplanarak düşmana teslim edildi. Toplanan silahlar ise Ermeni-Rum çeteleriyle Yunan askerlerine dağıtıldı.
Bu olaylar devam ederken bölgedeki gönüllü birlikler Karamürsel taraflarına çekildi. Dumantepe’yi savunmak ve direnişi devam ettirmek görevi dedem ve yanındaki birkaç kişiye kaldı. Nasıl oluyorsa ilerleyen süreçte tepeyi savunan asker sayısının üç beş kişiden ibaret olduğu bir veya birkaç hain tarafından Yunan birliklerine haber verildi. İhanete uğradılar. Düşman bunun üzerine saldırıya geçti. Çatışma devam ederken mevzide sadece Teğmen Abdülkadir ve halamın kocası Ali Aksoy kaldı. Yine de mevziiyi terk etmediler ve direnişe devam ettiler.
Bir ara Ali dayım dedem Teğmen Abdülkadir’e dönerek dört tane mermisi kaldığını söyledi. Kaçalım dedi. Dedem de kendisinin de iki mermisi kaldığını, onları attıktan sonra geri çekileceklerini söyledi. Fakat o son iki mermiyi atmak kısmet olmadı. Dedem sol tarafından isabet aldı. (Defnedilmeden önce vücudundan çıkarılan bu merminin Fransız yapımı bir silahtan atıldığı tespit edildi.) Dedem acıyla vurulduğunu dayıma söyledi ve “beni bırakma” dedi. Ali dayım dedemi sırtına alarak götürmek istedi. Üzerlerine kurşun yağıyordu. Yoğun ateş altında ilerlemek mümkün değildi. Yaklaşık yüz metre kadar gittikten sonra bir orman kenarına dedemi bıraktı. Üzerini dallarla örttü. Köye haber verip geri dönmek üzere oradan ayrıldı. Fakat geri geldiklerinde Dedem Abdülkadir Efendi’nin başsız cesedini bulmuşlardı. Şehit dedemin bedenini alarak köye götürüp defnettiler.
Burhaniye köyün kurucusu olan dedemin babası Yeşil İmam’dır (Hacı Mehmet Bahaeddin Efendi). Rize'ye tabi Gorgor (Günümüzdeki adı Büyükköy’dür) köyü halkından on beş hane halkına Yalova'da Elmalık üzerindeki araziden uygun miktarda yer verildi. Bu araziye yerleşimleri sağlandı. (Başbakanlık Osmanlı Arşivi: Tarih: 19/Z /1318 (Hicrî) Dosya No:1382 Gömlek No:1318/Z-28 Fon Kodu: İ. DH) Daha sonra Yeşil İmam bu araziyi beğenmeyerek bugünkü Burhaniye köyün olduğu alanı istedi. Köye Burhaniye adının verilmesi ise aynı yılda padişahın bir erkek çocuğu olması ve adını Burhan vermeleri nedeniyledir. Tıpkı yeni doğan padişah çocuğu gibi sil baştan yeni bir köy doğuyor, adını Burhaniye koyuyorlardı. Tarih 29 Mart 1903. Yeşil İmam (dedemin babası) dedem Abdülkadir Efendi’nin cenaze namazını kıldırdıktan sonra söyle seslendiği anlatılır:
“Oğlum başın geldi mi?”
O da “geldi baba, geldi.” diye cevap verir.
Zaten çok geçmeden bir yıl sonra 1922 yılında Büyük Taarruz hamlesinde dedemin babası Yeşil İmam da şehit düşecek ve o da şehit oğlunun yanına şehitlik rütbesiyle gidecekti. Yeşil İmam da ilerleyen yaşına rağmen Büyük Taarruz’da Milli Kuvvetlere katılarak şehit düştü. Büyük taarruz harekâtıyla birlikte geri kaçmaya başlayan düşman kuvvetlerini takip eden birlikler, Orhangazi’de Fındıklı bölgesinde şiddetli çatışma içine girdi. Dedemin babası Yeşil İmam’la birlikte birçok kahraman orada şehit oldu. Düşman geri çekildiğinden şehit naaşlarını bir mağara önüne koydular ve geri dönüşte almayı planlayarak takip harekâtına devam ettiler. Fakat dönüşte Yeşil İmam’ın cesedini bulamadılar. Dedemin babası Yeşil İmam, medrese tahsili görmüş, âlim bir kişiydi. Yüzlerce kitabı vardı. Anadolu’daki tarikatlar silsilesinin önemli isimlerindendi. Ondan el almaya gelirlerdi.
Şimdi Burhaniye köyde, dedem Teğmen Abdülkadir Efendi’nin başsız şehit bedenine ait bir şehit türbesi bulunmaktadır. Dedemin babası Yeşil İmam’ın ise şehit bedenine ait kabrini kalplerimizde yaşatıyoruz. Elimizde kalan dedeme ve babasına ait birkaç eski belge ve kitapla bir türbe. Her fırsat bulduğumda türbeye gider onlara dua ederim. Her iki şehit dedemin de ruhları şad olsun. Evet, geçmişi çokça ve asıl kaynaklarından öğrenip bu verileri geleceğe taşımalıyız. İlk ağızdan edindiğimiz bilgi ve belgeleri sizlerle paylaşmaya çalıştım. Bu vatan Teğmen Abdülkadir Efendi gibi Şehit ve Gazilerimize minnettar…