Zor bir konu…
Sokak hayvanlarını yazın getirdiği zor günler bekliyor. Yağışlı günler kısmen onları rahatlattı ama yağmurların bittiği zaman diliminde hemen riskli günler geliyor.
Susuzluk….
Onlar da bizlerle birlikte yaşıyorlar. Sokağımızda, mahallemizde, şehrimizde bizimle birlikteler. Akşam üstü yürüyüş yapmaya çalışırım ve gözüm hep onlardadır.
Kediler, köpekler, kuşlar…
Yaşam döngüsünde her zaman varlar. Yazın kavurucu sıcağında hayatta kalma mücadelesi veriyorlar. Doğada yaşayan yabani hayvanların da düşünülmesi gerekiyor. Sokak hayvanları beslenme noktalarının daha da artırılıp yaygınlaştırılması önem arz ediyor. Belli periyotlarla sokak hayvanları beslenerek onlara kışın ve yazın kol kanat gerilmesi, insanlık adına çok sevindirici… Konuya duyarlı yerel yönetimlerin artması temennim. Yabani hayvanlara da kavurucu sıcaklar adeta ateş gibi sararken daha fazla kol kanat germemiz gerekiyor. Bu gözle hepimiz bakabilirsek zaten problem kalmıyor. Başkasından beklemeden, herkesin evinin önüne bir kap su koyması gerek…
Diğer yandan dedelerimiz kuşların göç yolları üzerinde konakladıkları yerleri koruma altına almışlar, onlara zarar getirebilecek her türlü riski ve tehlikeyi dikkate alıp ona göre düzenlemeler yapmışlar. Koruma alanlarında hatta onların beslenme konusunu bile değerlendirerek, kurak geçen yıllarda takviyelerde bulunmuşlar.
Bakınız, camilerin dış duvarlarında kuşların barınabileceği yerler bile düşünülmüştür. Onların su içebileceği, beslenebileceği yerler vardır. Bu gözle bakılınca “ Yaradılana Yaradandan ötürü hoş görme’’ anlayışı incelikleri de beraberinde getiriyor elbette.
Hz. Ömer’in şu sözü beni çok etkilemiştir: “Dağlara buğdaylar serpin. Müslüman ülkede kuşlar aç kaldı demesinler.” Adaletin timsali, Peygamber Efendimizin arkadaşı… Dağlardaki kuşları bile düşünüp ona göre hareket ediyor, onların sorumluluğunu omuzlarında hissediyor, dert ediniyor…
Günümüze gelince kavurucu yaz şartlarının aman vermediği, açlıktan bebeklerin, çocukların fakir ülkelerde yaşam mücadelesi veren insanoğlu…
Dini, milleti, ırkı ne olursa olsun, dünyaya hangi gözle bakılırsa bakılsın, insan olma ortak paydasında, günümüzü anlayamıyorum ve algılayamıyorum. Yukarıda ifade ettiğim hoşgörü yaklaşımı nerede, günümüzde yaşananlar nerede?
Yazılarımda sıkça ifade ediyorum; “Tenceresinde yemeği pişmeyip aç yatan çocuklar var mı” diye bu sorumluğu hissetmeyip, vebalini taşımayan yöneticiler, bunun hesabını veremezler, veremeyecekler.
Sosyal medya günümüz gerçeklerini gözler önüne getirirken, bir kez daha düşünülmesi gerektiğini ifade ediyorum. Yönetici konumunda olanların fakir sofralarının, yetimin ve fukaranın evinde, zor şartları paylaşılmaları gerekiyor ki onlar anlaşılabilsin.
Yerel yönetimlerde “Sosyal Sorumluluk” bunu gerektiriyor. Yokluğun, acının, derdin, tasanın paylaşılmasıdır sosyal sorumluluk. Daha özetle vicdan sorumluluğu olmalı sosyal sorumluluk. Onların yerine koyabilmektir sosyal sorumluluk…
O zaman değil insanlar, kuşlar bile aç kalmaz, kuşlar bile korunur, kuşlar bile hür ve özgür olur, kendilerini emin hissederler…
Yine soracağım, yeniden soracağım ta ki sonucu alıncaya kadar; “Kuşları aç kalmayan ülke var mı? “