Yapay zekânın hayatımıza hızla entegre olması, eğitim ve dil öğrenimi gibi pek çok alanda yeni tartışmaları beraberinde getirdi. Teknolojinin sürekli gelişmesiyle birlikte, yapay zekâ platformlarının, özellikle dil öğrenme ve bilgi edinme süreçlerinde önemli bir rol oynaması kaçınılmaz hale geldi. Dünyanın en popüler yapay zekâ uygulamalarından biri olan ChatGPT, farklı alanlarda kullanıcıların kolayca erişebileceği bir kaynak haline geldi. ChatGPT, dil işleme mekanizmasıyla büyük bir dil modeli (LLM) olarak tasarlanmış bir platformdur. Bu sistem, internetteki yazılı verileri, makalelerden sosyal medya paylaşımlarına kadar geniş bir yelpazede kullanarak bilgiyi derler ve çeşitli dillerde anlamlı yanıtlar oluşturur. Özellikle İngilizce gibi daha yaygın dillerde, ChatGPT'nin yetenekleri çok daha gelişmiştir çünkü bu dillerde daha fazla veri mevcuttur. Bununla birlikte, platform farklı dillerde de, örneğin Türkçe ya da Lehçe gibi, kullanıcıların sorularına cevaplar verebilmektedir. ChatGPT, dil öğrenenler için de büyük bir fırsat sunuyor. Öğrenilen bir dilde, kullanıcılar platform üzerinden etkileşimli bir şekilde pratik yapabilir ve doğru cevaplar alabilirler.
Bu durum, dil öğrenme sürecine büyük katkı sağlarken, dil becerilerinin gelişmesini destekler. Ancak, sürekli olarak yapay zekâ uygulamaları kullanmak, bir yandan da doğal ve sosyal dil kullanımını tehdit edebilir. Yapay zekânın sağladığı kolaylık, kullanıcıların dilde daha yüzeysel ve makine diline benzer bir tarz geliştirmelerine yol açabilir. Çünkü yapay zekâ, bilgi aktarımını duygulardan ve kültürel bağlamlardan bağımsız şekilde yapar. Bu, dilin derinlikli ve sosyal bağlamda kullanılan özelliklerinden uzaklaşılmasına neden olabilir. Örneğin, atasözleri, deyimler ve dilin incelikli kullanımları, yapay zekâ uygulamalarında genellikle göz ardı edilir. Bu da, insanların günlük yaşamda kullandıkları dili ve düşünsel becerilerini etkileyebilir.
Yapay zekânın dil işleme biçimi, insan dilinin sosyo-kültürel bağlamına göre şekillenmez; dolayısıyla doğal bir dilin esneklik ve derinliklerinden yoksundur. Bu durum, yapay zekâ uygulamalarına aşırı derecede maruz kalan bireylerin, zamanla bu yüzeysel dil yapılarına alışmalarına yol açabilir. Dil öğrenimi, yalnızca kelimeleri öğrenmekle sınırlı değildir; aynı zamanda dili çevresel faktörlere göre uyarlamak ve duygusal zekâ ile harmanlamak da önemlidir.
Sonuç olarak, yapay zekâ uygulamalarının sağladığı kolaylıklar, özellikle dil öğrenimi açısından faydalı olabilir. Ancak bu platformların sürekli kullanımı, bireylerin dil becerilerini daraltabilir ve düşünsel sınırlarını kısıtlayabilir. Eleştirel düşünme ve dilsel becerilerin gelişimi için, yapay zekânın sınırlarına takılmamak ve doğal dilin derinliklerine inmeye özen göstermek büyük önem taşır. Bu tür uygulamaların kullanımının, uzun vadede toplumsal etkileri üzerine de daha fazla farkındalık yaratılmalıdır.