70’li yıllarda Yalova köy pazarında, bir de Atatürk İlkokulunun köşesinde el yapımı kafeslerde Saka Kuşu ve Kanarya satılırdı. Anlayacağınız seyyar kuşçular vardı. Bahar aylarında ve Bayram arifelerinde daha bir fazla görürdük.
Ufaklı büyüklü kafesleri özenle yapılır, kuş sayısına göre büyüklükleri ayarlanırdı. Kafesteki kuş salıncakları ise kafesin olmazsa olmazıydı. Çocukluk bu ya merakla seyrederdik, rengârenk Saka Kuşlarını ve kanaryaları.
Sakalar, hareketli olmaları, beden ve kanat tüylerindeki renklerle ayrı bir ilgi çekerdi. Ötüşleri de ayrı bir güzeldi. Saka kuşlarının ayrıca bir başka özellikleri de vardı. Azat kuşlarıydı onlar. Eskiden bir gelenek, âdet vardı; kuş azat etmek…
Bir hayır, sevap işlemek isteyen kişi kuş pazarına gider, yakalanıp kafese kapatılan kuşlardan satın alıp onları özürlüklerine kavuştururdu. Dedeler, nineler bunu torunlarına yaptırıp, çocukların bir kuşun özgürlüğüne vesile olarak sevaba girerken, esir olan bir canlıya karşı merhamet duygularının gelişmesine vesile olurlardı aslında.
Kuş satıcıları bunu bir ritüel eşliğinde yaptırırlardı. Kafesten aldıkları kuşu, satın alan kişinin avuçları arasına verir, kolları gökyüzüne uzattırırlar ve ‘’Azat kuşum, buzat kuşum. Yarın ahirette beni gözet kuşum’’ tekerlemesini söyleyerek kuşların uçmasını sağlarlardı.
Uzaklarda sevdiği olup kavuşamayanlar, hapse düşmüş evladı olan ana babalar vb. gelir kuşçudan azat kuşu Saka Kuşu alıp onu ait olduğu dünyaya kavuşması için azat ederlerdi.
Kültürümüzde kuş azat etmek, esir azat etmek gibi çok önemli ve hayırlı, güzel bir davranıştı. Karşılığında sevap kazanıldığının, merhamet eden kişinin, merhametle ödüllendirileceğine inanılırdı. Ahirette azat eddiğimiz kuşlar için verilen sevapların bizlere hayrı olacağına inanılırdı.
Bir dönemler Kuş Pazarlarına o kadar çok talep olurdu ki, özel günler yarışmaların düzenlendiği mekanlar kurulur, meraklılar tarafından buraları yoğun ziyaret edilirdi. Ötücü kuşlar, Kanarya severler gibi dernekleri bile vardı.
Görsel sanattan, müziğe kadar kuş temasını görmekteyiz. Geleneksel el sanatlarımızda, özellikle çini işlemeciliğinde kuş motifi sıklıkla işlenmiştir. Bunun yanı sıra sözlü sanatlarımız, halk müziği ve klasik müziğimiz de şarkı sözü olarak görmekteyiz: Kanaryam, güzel kuşum, ben sana vurulmuşum…
Her zaman bir sevdayı, kavuşmayı ve özlemi anlatmaya vesile edilmiş: Telli turnam selam götür sevgilimin diyarına. Üzülmesin ağlamasın, belki gelirim yarına, cananıma…
Diyerek sevdalısına kavuşmak için dizeler yazmış, türküler söylemiş. Özgürlük denince ilk akla gelen gene kuşlar olmuş. Bir kuş olsam da kanatlanıp uçsam, uzak diyarlara demiş özlemle…
Hasrete tercüman olmuş: Bülbülü altın kafese koymuşlar, ’Ah vatanım’ demiş.
Kuş gibi özgürce dolacağımız günlere kavuşmak dileği ile…
Sevgi, saygı ve mutlulukla kalın.