Prof. Dr. Erdoğan, geçmişte felaketler karşısında toplumun kenetlendiğini, acıların paylaşıldığını ve dayanışma ruhunun güçlü olduğunu belirterek, "Eskiden acıya ortak olmak bir toplumun kimliği ve değerleriydi. Ancak günümüzde, 'Bana bir şey olmadı, o hâlde şanslıyım' gibi bir yaklaşım ortaya çıkıyor. Bu, acıyı görmezden gelmeye yönelik bir savunma mekanizmasıdır" dedi.
Toplumda yas, dayanışma ve komşuluk gibi kavramların aşındığına dikkat çeken Erdoğan, modern şehirleşme ve bireyselleşmenin, empati kültürünü zayıflattığını belirtti. "Kendimizi daha çok özel alanlarımızda görmeye başladıkça, toplumsal sorumluluk ve hassasiyet ikinci plana itiliyor. Ayrıca, hızla değişen ve tüketim kültürüne dayalı popüler kültür, toplumsal acılara duyarsızlaşmamıza neden oluyor" diye konuştu.
Sosyal medyanın da bu duyarsızlaşmada etkili olduğunu vurgulayan Erdoğan, toplumsal acıların hızla gündemden düşmesinin, insanları olağan dışı durumlara alıştırdığını belirtti. "Eskiden yerel acılar daha uzun süre hissedilirken, şimdi felaketler hızla unutuluyor" dedi.
Prof. Dr. Erdoğan, tüm bu olumsuz gelişmelere rağmen, dayanışmanın ve empatiyi güçlendirmenin önemine dikkat çekti ve şunları söyledi: "Acılar paylaşıldıkça hafifler. Yas tutmak ve kayıplara saygı göstermek, bir toplumun temel değerlerinden biridir. Bu değerleri korumak ve toplumsal duyarlılığı artırmak, herkesin sorumluluğudur."
Bu değerleri yeniden yaşatmak, toplumsal bilincin ve insanî değerlerin sürdürülebilirliği için herkesin katkı sağlaması gerektiğinin altını çizen Erdoğan, "Ortak geçmişimizdeki dayanışma ruhunu geleceğe taşımak, toplumsal sorumluluğumuzdur" diye sözlerini tamamladı.