Yaşam hızla akıp gidiyor. Çocuklarımız büyüyorlar. Üniversiteyi bitiriyorlar, evleniyorlar, torun sahibi oluyoruz… 50’li yaşları devirirken hastalıklarımız, sıkıntılarımız da o ölçüde artıyor. Mesleklerimizde artık uygulayıcı değil de danışılan, yol gösterici yönümüz daha ağır basmaya başladı. Hayatın yükü omuzlarımızda daha da artıyor… Sorumluluklarımız, beklentilerimiz, umutlarımız sadece bizim değil çocuklarımızın ve torunlarımızın bile düşündürüyor, takip ettiriyor. Evimizdeki kedimizin sevinci, mutluluğu hayata bağlanışı bile günümüzün güncelliğinde hep yaşamın parçası. Hayata daha geniş perspektiften bakıyorsunuz.
Kuşaklar arası farklılıkları daha net olarak görüyorsunuz. Artık nesiller X,Y,Z nesilleri olarak adlandırılıyor. Nesillerin yaklaşım açıları, hayata bakışları arasında çok farklılıklar var. Eskilerin deyimi ile “Kuşak farkı” artık baba oğul değil 10’arlı yıllara bölünmüş durumda. Aslında bir yerde zamanın gereği. Çünkü teknolojideki gelişim ve değişimin doğal ve hızlı sonucu yansıyor. Kendimizi adapte edip uyarlamazsak zaten tökezleriz. Bisiklete binmeye benzeyen uyum ve değişime ayak uydurmanın zorunluluğu daha da hızlanmış oldu. Her birimiz kendi özel yaşamımızda da bunu net olarak görüyoruz. Zorunluluklar değişim ve gelişimi getiriyorsa statükoda ısrar edenin yok olacağı bir dönemdeyiz. Kimse geri kalmayı, yerinde saymayı elbette istemez, ama ağır adım atanların da aynı grupta yer almasına neden olacaktır. Yani dünyanın dönme hızına ayak uyduramayan ne olursa olsun bir yerde tökezleyecektir.
Evet ne iş yaparsanız yapınız, yenilenmenin ve güncellemenin hayati öneme sahip olduğu çağdayız. Birkaç gündür devam eden ani yağmurlar özellikle Karadeniz bölgemizde maalesef can alıcı sonuçları doğuruyor. Küresel iklim değişikliğinin neden olduğu sel ve su baskınları ülkemizin her yerinde stratejik olarak değişen yağış rejimine göre yerel yönetimlerin acilen çalışma yapmalarını zorunlu kılıyor. Ya da kentsel dönüşüm ile olası deprem afetine karşı daha sağlam bina stokunu elde etmenin zamanla yarışırcasına tüm riskli alanlarda yapılmasının gereğini herkes öngörüyor. Ya da eğitimde, sağlıkta teknolojik gelişmelerin getirdiği yenilenme ve değişimin gerisinde kalmanın maliyetini özellikle pandemi döneminde herkes net olarak görmüş oldu. Eğer sağlık alanında son yıllardaki atılım yapılmamış olsaydı inanın sonuçlarını düşünemiyorum. Bu açıdan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a bu milletin bir ferdi olarak şükranlarımı sunuyorum. Bu ülkenin vatandaşı olarak da gurur duyuyorum.
Evet, değişim ve gelişimde ayak sürüyenler, kendilerini adapte edemeyenlere bu yazım. Zamanla yarışıyoruz. Bu ülkenin evlatları her sahada dünyanın sayılı teknolojilerini geliştiriyorlar. İnanıyorum ki önümüzdeki 5 yılda her alanda daha da güçlü olacağız. “Dünya 5’den büyüktür sözü “ şimdi daha anlamlı, şimdi daha güçlü ve gür…
15 Temmuz 2016 hain fetö darbe girişiminin üzerinden geçen sürede bu milletin evlatlarının demokrasimize ve ülkemize sahip çıkışlarının destansı kahramanlıklarını yeni nesillere daha iyi anlatmamız gerekiyor. Tanka karşı vücudunu tereddüt etmeden siper etmiş kardeşlerimizi Şehit ve Gazilerimizi saygıyla ve rahmetle anıyorum. Sokaklara tereddüt etmeden Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısı ile çıkarak o gece ve devamındaki günlerde ülkemize karşı kurulan kanlı ve kirli oyunu bozduk. Tarihe tanıklık ettiğimiz o günler bizlere gösteriyor ki daha çok çalışmanın ve üretmenin, alanımızda en iyi olabilmenin hedefine ulaşmak için her zaman yenilenmenin içerisinde olmamızı zorunlu kılıyor. Tarihten gelen misyonumuz bu coğrafyada bugün bizlere, yarın çocuklarımıza milli birlik ve beraberlik içerisinde aynı gemide olmanın gerektirdiği sorumluluğu yüklüyor. Başka bir yazımda buluşana kadar kalın sağlıcakla…